Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
hüzünlükent
hüzünlükent
VİP ÜYE

Gece ve çocuk

Yorum

Gece ve çocuk

5

Yorum

9

Beğeni

0,0

Puan

700

Okunma

Gece ve çocuk

Gece ve çocuk

Gece, tüm ürpertici vakitlere çalım satarcasına,
“Gizli saklı pazarlıkları ancak ben kapatırım. Tüm pislikleri örterim.” dercesine, karardıkça kararıyor, koyudan da koyu oluyordu karanlık. Gecenin zifirini fırsat bilmişçesine, şeytanların tiyatrosu galaya girmiş gibiydi. Kulaklarımda fısıltılar çoğalıyor ve ben ürperiyordum.

Herkesin sinsi maskeler taktığı bu caddede sokak lambalarının bir kısmı yanıyor, bir kısmı patlamıştı. Üzerimde kırmızı yağmurluğum, şemsiyem rüzgâra dayanamamış, ters düz olmuştu...

Bakışlarında savaş sahneleri olan bir çocuk, köşe başında elinde birkaç kâğıt mendil ile bekliyor; “Almak ister misiniz?” bile demeden gelen geçene uzatıyordu. Belli ki bu masumiyet heykeli, kimsenin dikkatini cezbetmiyordu. Her defasında yüreğim burkulduğundan ben de bakışlarımı kaçırıyordum.

Açıkçası gün içinde her sokak başında bu çocuklara rastlarız. Ya mendil satıyorlar yahut kâğıt topluyorlar. Her şehirde görülen çocuk manzaralarından herhangi birisiydi. Bu sefer bu çocuk ile bir anda nasıl göz göze geldik, ben de anlam veremedim.

Vakit akşamı geçmiş, geceye doğru ilerliyordu. Kol saatim 21.30’u gösteriyordu; bu yüzden dikkatimi çekmiş olmalıydı. İnsanlar, uzattığı mendilleri dahi fark etmeyip yollarına devam ettikçe kasılıyor, gözlerindeki savaş daha da büyüyor, bakışlarında adeta şimşekler çakıyordu.

İçinde kaynayan bir volkan varmışçasına soludukça, havanın soğuk olması nedeniyle nefesiyle birlikte dumanlar çıkıyor, yenilgiye uğrayan küçük kalbi gibi “Anne… anne…” diye ağlamaklı oluyordu. Annesini kaybetmişçesine...

Gözlerinden düşen her damla yaş, kirpiklerinden sağanak yağmur gibi yağıyor; şehrin sokaklarında sel oluyor, kaldırımlardan taşan sular bodrum katındaki evlerin içine sinsice sızmaya çalışıyordu.

Sokağın sessizliğini dolduran, topukları kaldırım taşlarına sert değdikçe yarış atlarına kafa tutan, sanki ayak altına nal çakılmış gibi, çocuğun yanı başından telaşla Kosovalı bir adam koşuyor ve:

— Te dua, zemer! Te dua, zemer!

diye bağıyordu peşinden koştuğu kadına. Anladığım kadarıyla “Seni seviyorum kalbim, seni seviyorum kalbim.” diyordu.

Kadın öfkeli ve umursamazdı. Karanlığın içinde simsiyah bir siluetti. Sadece beline kadar inen lepiska sarı saçları, beyaz renkte giydiği botu ve boynundaki fuları belirgindi. Tüm kıymetli hazinesi, kadınlığı gibiydi; kollarını kendine sarmıştı. Mağrur ve sonsuz bir yol almış, bu kadın boşluğa:

— Priştine, Priştine!

diye yanıt veriyordu. Adamı duysa da memleketinin başkentine gideceğini haykırıyor, daha da ileri atılıyor, geriye dönüp bakmıyordu. Öfkesi sevgisinden üstün gelmiş olmalı ki duymamak daha çok işine geliyor gibiydi.

Gözlerimiz yeniden kesişince, bakışlarımla çocuğa “Korkma!” dedim.

Korkma! Hiçbir kavga, hiçbir savaş senden büyük olmayacak. Korkma! Hiçbir karanlığın bölgesinde kalmayacak düşlerin. Ve her gece, senin boyundan daha uzun olmayacak. Korkma!

Öteden salına salına gelen sarhoşun biri sigarasını yaktı. Boş paketi yolun ortasına fırlatıp dikti gözlerini kadının arkasından. Aval aval gülümsüyor, arada bir gökyüzüne bakıyordu. Gökyüzü de ona bakıyordu.

Hoş muhabbet kendi kendine:
— “Anasını, avradını… Ne şahaneydi lâ!”

diye konuşurken, tir tir titreyen ellerini sigarasının közünde ısıtmaya çalışıyor, dudakları mora kesmiş, tabiri caizse sokak iti gibi donuyordu. Lakin kendinde bile değildi. Açıkçası en hoş kafada olan oydu.

— Leyla! diye seslendi.

Etrafıma baktım, kimse yoktu. Kosovalı kadın gözden kaybolmuştu bile. Bana seslendiğini fark ettim. Gözlerimi onun gözlerine denk getirdim; biraz tedirginlik hissetsem de kaşlarımı “hayır” anlamında kaldırdım. Ben değilim mahiyetinde…

— “Zaten o olsan şaşırmazdım. Gelmez ki Leylâ, geçmez buralardan… Ah Tanrım, yolla artık Leylâ’mı!”

diye dua etse de nafile… Tanrı’nın Leyla’yı ona vermeye hiç niyeti yok gibiydi. Yine de adamın aşkından vazgeçmeyeceği belliydi.

— “Leyla! Leyla!”

diyor, kendi etrafında dönmeye çalışıyordu. Kafa güzel olduğu için her dönüşünde bir defa yere düşüyor, sonra tekrar ayağa kalkıyor; gökyüzüne tekrardan bakıp:

— “Ey Tanrım, sana da küstüm. Sen beni hatırlamıyorsun. O hâlde ben de seni hatırlamıyorum.”

diyordu. Kaderinin ve kendinin sahibi Tanrı’ya trip atıyor, şişeyi kafaya tekrar dikiyordu…

Tövbe Yarabbim! Deli midir, akıllı mıdır anlayamadım...

Gecenin kasveti bu sokağa daima başka çökerdi.
Şehrin izbe bir mahallesi olarak bilinir,
her yerinde giz dolu şeyler yaşanırdı.
Çoğunlukla herkes bilse de kimse dile getirmezdi yaşanan olayları.
Eski evleriyle meşhurdu;
kahvehaneler, kele çapalar, et döner lokantaları
ve ipini kaçıran, kafası güzel insanlar...
Bir de hem yoksul hem de garibanlarla doluydu.

Yeni taşındığım ev, mahallenin biraz daha dışında kalıyordu.
Kentsel dönüşümün ardından eski duvarların yüzüme çarpmasından kurtulmuş,
bir apartman dairesinin yedinci katını kiralamıştım.
Pencereden dışarıya baktığımda gündüz
yorgun çatılar,
gece ise genel olarak yüksek sesle öykünen ama
karanlıkta pek görünmeyen,
sanki azgın bir kalabalık varmışçasına insan sesleri,
kalbimi daima buhrana sokuyordu.

Daralıyordum...
Bazen sanki terk edilmiş bir şehir gibi in cin top oynuyordu.
(Cin demişken, korktum yazarken bile o kelimeyi,
içimden “Bismillah” dedim.)

Akşam evde otururken fazlasıyla sıkılmıştım.
Henüz vaktin çok geç olmadığının farkındaydım.
“Şöyle bir hava alayım,
açık olan lokantalardan yiyecek bir şeyler alır, evime gelirim”
diye düşünmüştüm.

Açık olan bir yerden kendime tek kişilik paket döner,
az önceki çocuğa da dürüm yaptırdım.
Ödemeyi yapıp çocuğa doğru yürüdüm.
Çocuk bana gülümseyerek baktı.
Kendisine bir şeyler aldığımı fark etti;
o yüzden sevindi diye düşündüm.

“Merhaba.” dedim.
“Merhaba teyze, sen Melis’in annesi değil misin?” dedi.
“Evet, sen nereden tanıyorsun Melis’i?”
“Sınıf arkadaşım, oradan tanıyorum.” dedi.

Meğerse arkadaşının annesi olduğum için sevinmiş.
“Benim düşünceme bak!” dedim içimden.

“Bu saatte neden mendil satıyorsun?
Hava çok soğuk.
Hem ailen nerede, ismin nedir?” dedim.
“İsmim Ammar. Biz mülteciyiz.
Babam Suriye’de kaldı; ondan hiçbir şekilde haber alamadık.
Annem ise çalışamıyor.
Okul harçlığımı çıkarıyorum.
Şu karşıki evde oturuyoruz, hem uzak değil.” dedi.

“Kaç yıldır Türkiye’desiniz?”
“Sekiz yıl oldu.
Melis’le iki yıldır aynı sınıftayız.” dedi.

Türkçe’yi gayet iyi konuşuyordu.

Zaten dediğim gibi, bu mahallenin evleri çok eski
ve geneli rutubet kokuyordu.
Ev sahipleri yeni dairelere taşınmış,
bu tür evleri ise sığınmacılara yüksek fiyatla kiraya vermişlerdi.

Ammar da bu evlerden birinde oturan,
yakındaki ilköğretimde okuyan bir çocuktu.

“Kendine dikkat et Ammar, burası pek tekin gözükmüyor bu akşam.
Fazla geç kalmadan evine dön.” dedim, paketi verdim.
Teşekkür etti.
“Yok teyze, buralar güvenli, sen merak etme.
Az evvel yabancılar yanımdan kavga ederek geçince çok korktum
ama şimdi iyiyim.
Tekrar teşekkür ederim.” dedi.

Gözlerindeki korku ve savaş sahnesi bir anda yok oluverdi.
Gülümseyerek evine doğru yola koyuldu.
Doğrusu içim çok ferahladı.

Evime doğru yürürken ben de gülümsedim.
Yaşanan olaylar karşısında...

O değil de, aklım en çok Kosovalı adam ve kadında kaldı.
Acaba barıştılar mı?
Yoksa kadın başkentinde mi?

Hüzünlükent Narin





Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gece ve çocuk Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gece ve çocuk yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Gece ve çocuk yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
HASAN ÇAPRAZ
HASAN ÇAPRAZ, @hasancapraz
4.1.2025 10:50:01
Harika

Yüreğine sağlık
DURSUN06
DURSUN06, @dursun06
4.1.2025 00:19:28
KALEMİN HÜZÜNLERDEN AYRI ŞİİR YÜREGİN SUSMASIN HEP ÇAGLAYIP COŞSUN NESELİ SELAMLAR
DURSUN06
DURSUN06, @dursun06
4.1.2025 00:19:21
KALEMİN HÜZÜNLERDEN AYRI ŞİİR YÜREGİN SUSMASIN HEP ÇAGLAYIP COŞSUN NESELİ SELAMLAR
Mavilikler
Mavilikler, @mavilikler
21.12.2024 15:21:58
10 puan verdi
Satırlar birbirini kovaladıkça daha da uzasın, hiç bitmesin istedim. Konu da, anlatım da harika...

Sıcacık bir kalbin atışları var satırlarda. Yüreğinize sağlık...

Sevgiler...
maviye sürgün
maviye sürgün, @maviyesurgun
21.12.2024 00:24:28
9 puan verdi
Ne güzel anlatmissiniz cocugu,mahalleyi,kadıni...
Şiirimsi bir tat var.Şiirleriniz kadar güzel.
Saygilar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL