Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
M.Faruk ÖĞÜŞ
M.Faruk ÖĞÜŞ

KURU EKMEK

Yorum

KURU EKMEK

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

178

Okunma

KURU EKMEK

KURU EKMEK

Yıl 1955 Kış mevsimi, İlkokul 1. Sınıftayım. Bir akşam babam önemli bir haberle geldi. – Hanım Trabzon’a tayinimiz çıktı deyince annem pekte şaşkın ve üzülmüş gibi değildi. Çünkü Ankara nın geçim şartları küçük bir memurun mutlu yaşamasına olanak vermiyordu. Daha kırsal ve yeşilliğin bol olduğu yerler düşlemişti ama Trabzon hiç akla gelmemişti. Ankara neresi Trabzon neresi. Ne bir akraba ne bir tanıdık olmayan tamamen yabancı bir yere gidilecekti. Ertesi akşam sonra babam bir iki kangal urganla geldi. O gece ve bir kaç gece annemle ikisi yatakları denk yapmaya başladılar. Daha sonra da kız kardeşimin doğumunda alınan dikiş makinası, dolaplar sandıklar ambalajlandı. Bir sabah babam eşyalarla, biz çocuklarda annemle birlikte Ankara tren garına hareket ettik. Babam eşyaları yük vagonuna verirken bizlerde tren garında beklemeye başladık. Tamam, eşyalar yüklendi diyerek geldi ve hep beraber bizi Samsuna götürecek treni beklemeye başladık.
Nihayet kara trenimiz geldi. Kompartımanımıza yerleştik. Tabi biz çocuklar da cam kenarında yerimizi aldık. Nihayet yolculuğumuz başladı. Edebiyatçıların iyi bildiği Fai la tün aruz vezni kalıpları, çölde yürüyen develerin çan seslerinden çıktığı gibi bizim trenimizin de raylardan çıkardığı takırdak tuk, tuk tuku tak tak, taka tak tuk şeklindeki sesler önceleri hoşuma da gitmişti. Seslerin temposuna göre bizde yeni tempolar türetiyorduk. Pek net hatırlayamıyorum ama yolculuğumuz üç gün sürmüştü sanırım. Önce Kayseri, sonra Sivas ve son durak Samsun du akşam vakti Samsunda trenden indik. Babam bizi bir otele götürdü. Otelin penceresinden deniz gözüküyordu. Büyük dalgalar vardı açıklarda kabaran deniz sahile yaklaşınca sahilden bir önceki dalganın artıkları gelenin alt kısmına karışıp çevirim yaptırıyordu ve saldırır gibi kıyıya çağlıyordu. Saatlerce dalgaları izledim. Sabah erkenden babam uyandırdı. Yolumuzun bundan sonrası otobüsle olacaktı. İlkinde yolculuğumuz iyi gidiyordu. Yollar asfalt değildi. Sık sık küçük ırmakları direkt suyun içinden bazen de derme çatma köprülerden geçerek aşıyorduk. Derken otobüsümüz Armenek dağına tırmanmaya başladı. Yükseldikçe kar yağışı artıyordu. Önce küçük taneli karlar yerini yaprak yaprak yağan karlara bıraktı. Etraf gittikçe beyazlaşıyordu. Bir ara otobüs durdu. Lastiklerine zincir taktılar. Trenin tak tuk larına karşılık otobüsümüzde tak tak diye sesler çıkarıyordu. Kar gittikçe kalınlaşıyordu nihayet gidemez hale geldi otobüs. Erkek yolcular aşağı inip ittirdiler ama gidemiyorduk. Orada kalmıştık. O kadar şiddetli ve büyük taneli kar yağıyordu ki, kar kalınlığının artışını artık gözle görebiliyorduk. Akşamüstü pencere seviyesine gelmişti. Hava çok soğuktu ki açlıkta bir yandan tir tir titriyorduk. Babam yolculara uyumamalarını söylüyordu. Hatta uyumak üzere olan birkaç yolcuyu tokatlamıştı. Uyursanız ölürsünüz diyordu. Çok uyuma isteğimin geldiğini hatırlıyorum ama asıl açlıktan mızırdanıyorduk. Yiyecek bir şey yoktu tam bu sırada arka koltukta oturan bir asker bize bir francala ekmek verdi – Yenge ekmek kuru ama idare eder dedi. Gerçekten kemik gibi kuruydu. Birer parça alarak yedik. Allah’ım kuru ekmek ne kadar lezzetliymiş. Hiçbir kırıntısını ziyan etmeden yedik. Midemizin isyanının bastırmıştı kuru ekmek. Karayolları gelir deniyordu ama gelen giden yoktu. Soğuk bir sessizlik vardı. Hava iyice kararırken kar seviyesi camı kapatmıştı. Birbirimize sokularak ısınmaya çalışıyorduk. Babam uyumayın ölürsünüz diyordu. Arada bir arabanın kornasını çalıyordu şoför. Hafiften bir ses kulağımıza geldi meğer yüz, yüz elli metre uzağımızda bir köy evi varmış. Sesler yaklaştı ve nihayet kapımız açıldı. İri yarı bir adam haydi yolcular inin dedi. Kurtulmuştuk. Ertesi gün karayolları ekibi yolu açtı ve devam ederek öğleden sonra Trabzon’a vardık. İlk nereye gittiğimizi tahmin edersiniz. Gelelim Kuru Ekmeğe o kuru ekmek bana çok şey öğretti. Yola çıkarken tedarikli olmayı, asla ekmek ziyan etmemeyi ve atmamayı öğretti. Şimdi bile eşim iki ekmek al derse ben bir fazlasını alırım. Ne olur ne olmaz. Lokantada bile ekmekten artık parça bırakmam.

M. Faruk ÖĞÜŞ

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kuru ekmek Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kuru ekmek yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KURU EKMEK yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
5.11.2024 23:28:38
Beğeni:
0
Okunma:
178
Yorum:
0
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL