1
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
350
Okunma

Uyuyup ta yorgun uyandığım nice sabahlardan bir sabah
Yürümeyi protesto eden bacaklarımı, prangasız ayaklarımı
Kah kaldırıma sürte sürte kah tökezleyerek
Varılacak menzile doğru götürmeye çalışıyorum
Aklımda düşünceler başımda güneş ne olacak şu kara kıtanın hali?
Liberya da iç savaş sonucu yıkılan baraj yapıldı mı?
Elmas madenlerinde zorla çalıştırılan çocuklar okuyabilecekler mi?
Hutu’lar Tutsi’ler barıştı mı?
kayıp olanlar bulundu mu?
Her an silahların patlayabileceği bir coğrafyada yaşa
Binlerce kilometre ötede olanları kendine dert et.
Tanımadığın İnsanların dertlerine otur ağla.
Of… ben niye böyleyim?
Dicle’nin suyundan mı ?
Yoksa Karaca dağın havasımı çarpıyor anlamadım.
Biri şu hümanistleri vursun artık
Grev yapmaya çalışan uvuzlarımı zalim kapitalist patron misali sokakları arşınlatırken
Caddenin kenarında tekerlekli sandalyede yüz kiloyu aşkın
Altmış yaşlarında ayakları ödemden şişmiş ve morarmış bir kadın tekerlekli sandalyesinin kırık çıkık tekerleğini eliyle çevirerek hafif bir rampa dan çıkmaya çalıştığını gördüm.
Usulca bir kenara bıraktım kara kıtayı ve bu ablanın yanına gittim
Başında ki tülbentin kenarlarından görünen kar beyaz saçları güneşten yanmış kavruk teni
Çiçekli uzun fistanı ile tüm zorluklara rağmen yolu çıkmaya çalışan bu ablayı biraz seyrettim.
Sonra seslendim bu gariban kadına
Abla yardıma ihtiyacın var mı ?
Abla: Arapça bir şeyler söyledi
Suriyeli olduğunu anladım
Tarzan Arapçamla yardım edebileceğimi söyledim
O da kabul etti bol bol dua etti bana.
Tekerlekli sandalyenin tutamaçlarından tuttum başladık ablayla rampayı aşmaya
Abla hazır Arapça anlayan birini bulmuşken başladı yaşadıklarını anlatmaya
Savaşta bir oğlu kaybolmuş elektrik faturası çok gelmiş ev sahibi kirayı iki katına çıkartmış
Kadın anlattıkça bende ki ruh hali parka ve yürek paramparça
Bir ara başımı kaldırıp etrafa baktım
Ben, sağ tekerleği yerinden çıkmak için çabalayan tekerlekli sandalye ve ablaya bakarak gülen esnafları gördüm.
Kendi aralarında konuşup sonra bize bakarak kahkahaya varan gülüşmelerine bir anlam vermeye çalışırken diğer yandan ağlamaklı bir ses tonuyla abla başından geçenleri anlatmaya devam ediyordu.
Bize bakarak gülüşen esnaf gurubuna yaklaşıyoruz içlerinden biri bana bakarak enayiye bak diye
Kahkaha at’tı .
Ben de o ilerlediğimiz caddede esnaf olduğum için benim bu halim onlara komik gelmiş ve bana gülüyorlarmış.
Yolu ilerlerken birkaç noktada daha bize gülenler oldu.
Of… Başkalarının acıları neden bazı insanlara komik geliyor
Engelli insanların yaşamlarını kolaylaştırmakla mükellef olan şehirimin insanları nasıl bu kadar kör ve duyarsız olabilirler.
Biz ki yıllarca silahların gölgesinde yaşamış türlü türlü acılarla yoğrulmuş protest duruşumuzdan taviz vermemiş bir şehir olarak nasıl bu kadar bakar görmez bir toplum olduk.
Ne ara yüreklerimiz çalındı
Kim kaldırdı Merhameti tedavülden
Hangi bankada hortumlandı vicdanlarımız.
Olaylardan habersiz Ablam konuşmaya devam ediyor kazan bombaları evleri değil mahalleleri yıkıyormuş.
Anlat ablam
Anlat acılarını ninni misali
Anlat şu gülen itlere
Az gittik uz gittik
Hamd olsun vardık menzile
Bıraktım ablayı istediği yere
Dönerken geriye
Bana trip atan inatçı bacaklarıma ve prangasız ayaklarıma nasihat ettim biraz
Tamam bugün enayi oldunuz ama beterin beteri var dedim
Yarınlar kime ne getirir bilinmez .
Yoruldum
Başımda güneş
Yanımdan geçen binler
Ne beni bilirler
Ne de ben onları
Bak yine kayıyor frekansım
Sahi ne olacak bu Filistin sorunu?
Kadınlar çocuklar evler ve mahalleler ve şehirler ve umutlar yıkılmaya devam edecek mi?
Timsah gözyaşları döken alçaklar menfaat için kan içmeye devam edecekler mi?
Kızıl denizin bir yanı aç uyurken karşı kıyıdakiler kudurmuş zenginlikleriyle din kardeşliğine devam edecekler mi?
Ya ülkemin emeklileri emekçileri köylüleri ve sütü çalınan yetimleri
Cahit Sıtkı’nın şiirinde sözünü ettiği memleketi görebilecekler mi?
Of… ben niye böyleyim ya…
Kaydı yine beynimin hosilatör ayarları
Yeter…
Biri şu hümanistleri vursun artık.
Selçuk Korkmaz 01/09/24