Mutluluk, hüzün dinlemeyen bu gitmeler dünyanın kaderinde varmış ve hayat doğum ile ölüm arasında oynanan bir oyundan başka bir şey değilmiş. İnsan doğduğu günde isminden önce yüklenirmiş bu dünyanın yükünü. Kayaların bile göz yaşı döktüğü acıyı yüklenirmiş insan. Dağın, taşın yükleyemediği emaneti.

Bütün bu yüklerin bu emanetin bir bedeli varmış.

İnsan ne için yaşar? Hep kendime bu soruyu sordum ama bir türlü bu sorunun cevabını bulamadım sahi ya insan ne için yaşar?
Ömür dediğimiz şey nedir ki aslında. Doğum, yaşam ve ölüm insanın kaderini bu üç şey belirler.
İnsan nedir ki insana insan derler insan insan mıdır? aslında. Bilmiyorum bu soruyu kendime sorarken. Bizim bu hayatta ki vasfımız ne ? Ne için yaşıyoruz nereden geldik nereye gidiyoruz?
Aslında bu soruların cevabını biliyorum ama bilmiyormuş gibi yapıyorum.

Dünya, ne çok anlam taşıyorsun ne kadar yük taşıyorsun omuzlarında. Hiç yorulmadın mı?
Neden şikayet etmiyorsun insanları seni mahvedenler onlar değil mi? Dünyayı kirleten insan değil mi?
İnsan , hem bencilsin, hem kötüsün bazen de iyisin...
İnsan ne için yaşar?
Manasını anlamadığımız sorulara yanıtsız kalırız halbuki o soruların da bir manası vardır aslında.
İnsan ne için yaşar?
Yaşamak için yaşam mı?
Belki bu sorunun cevabını şimdi bulamam belki yarında bulamayacağım ama elbet bir gün bulacağım.
Acı, keder , mutluluk göz yaşı...
İnsanı tamamlayan bu değil mi ? İnsan sadece bir et parçası değil ki ; kalbi, gözleri, ruhu hiçbir şey yoksa bile benliği insanı insan yapar. Herkes güzel davranır asıl hakiki olan yiğit meydanda kalır. Vicdanıyla, insanlığı yiğit kalır. Ona bakarsanız aslanın dişisi de aslandır.
İnsan ne için yaşar?
YAZAR
İlayda ÇALIŞKAN