2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
651
Okunma
Tek kişilik bir oyundur bir kişinin sırayla 2 ayrı role girmesi gerekir ama isteğe bağlı olarak düzenlemeler yapılarak 2 kişilik hâle de getirilebilir. Genel olarak cinsiyet kalıplarının bizi yetersiz ve huzursuz hissettirdiği anlatılmaya çalışılmıştır.
Bu benim ilk seneryo deneyimim yorumlarınıza açığım.
SAHNE 1
Kadın: Ne kadar da güzel değil mi, bu masmavi deniz, bu gökyüzü, bu martılar ve etrafta gülüp eğlenen bir çok insan; hepsi ne kadar da güzel değil mi? Ben buraya ilk defa geliyorum, ilk defa görüyorum bu manzarayı, ( derin bir nefes alır) ilk defa içime çekiyorum beni bir nebze bile olsa rahatlatan bu deniz kokusunu. (Duraksar) Ve, ve biliyorum ben buraya son defa geliyorum. Yani aynı zamanda son defa görüyorum bu güzel denizi, son defa görüyorum bu gökyüzünü, son defa var oluyorum. Son defa benliğinde var oluyorum, var oluyorum ve yavaş yavaş yok oluyorum. (Duraksar) Hoş var olsam ne olmasam ne...
(Duraksar ve etrafına bakar) Baktığımız da insanlar ne kadar da mutlu değil mi? Acaba bir ben miyim mutlu olamayan, acaba bir ben miyim multu olmayı başaramayan, hiçbir işi beceremeyen? Evet, evet başaramadım başaramadım.
SAHNE 2
(Oyuncu erkek kılığında gelir)
Erkek:( yürüyerek etrafına bakar) Anlamıyorum ki beni her seferinde buraya getiren şey ne? Neden hep kendimi burda buluyorum. Sanki burada var oldum ve burada yok olmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Bu mavi deniz, bu gökyüzü ve en çok da her estiğinde omuzumdaki yükleri kaldıramayışımı, yetersizliğimi anlatan bu rüzgar benden ne yapmamı istiyor? (Duraksar ve başını eğer) Evet rüzgâr, evet haklısın ben omuzumdaki yüklerin ağırlığıyla ezildim, eziliyorum! Bak kaç yaşıma geldim insanların deyimiyle "Bir baltaya sap olmadım." (Duraksar ve ellerine bakar) Bakmayın benim bu nasır tutmuş ellerime ben şairdim. Şiirlerim için yaşayıp şiirlerim için var olan bir şairdim. Ta ki babam elimden kalemimi alıp tornavidayı verene kadar. İşte o an, işte on sanki elimden alınan kalemle birlikte kalbimden; duygularım, ruhum ve hisselerim de çıkartılmıştı. İşte o günden sonra ne acı ne mutluluk hissettim. (Sesini yavaş yavaş yükselterek) İşte o zaman başladı benim yok oluşum.
SAHNE 3
(Oyuncu kadın kılığına girer)
Kadın: Bazen soruyorum kendime tüm bu olanların suçlusu ben miyim? Yoksa sadece bana yazılmış bir oyunun içinde oynatılan bir kukla mıyım? (Gülerek) Kendimi tebrik ediyorum, çok güzel bir tespit. Çünkü ben gerçekten de kuklayım. (Sinirli bir ses tonuyla) Bana bu hayatı reva görenlerin oynattığı bir kukla... (Yavaşlayarak) Oysa ki... Benim hayallerim vardı. (Kararlı bir ses tonuyla) Tam 7 yaşındayken karar vermiştim, doktor olacaktım ben. Kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir doktor! ... Ama işte hayat ne kendi ayaklarımın üzerinde durabildim ne güçlü olabildim ne de doktor...
Şimdi geriye bakıp düşünüyorum da bunun sorumlusu ben miyim? Hayır, hayır bunun sorumlusu ben değilim! Bunun sorumlusu sizlersiniz! Evet , evet her biriniz sorumlusunuz. Tıpkı kız çocuğudur okumasın vakti zamanı gelince de evlendirelim diyen amcam gibi!
SAHNE 4
(Oyuncu erkek kılığında gelir)
Erkek: Ruhumun derinliklerine işleyen rüzgar bilir misin, ben yıllar öncede gelirdim buraya. Şiirlerim için... Şimdi sorum sana eyy mavi deniz bilmem hatırlar mısın? Eskiden benim umutlarım, hayallerim ve şiirlerim vardı. Ehh, bir de dönüp şimdi bakın hâlime... Ne umudum kaldı, ne hayalim ne de şiirimim...
Söyleyin bana bir kere gelip gittiğimiz bu yalan Dünya’da neden mutlu olamıyoruz? Neden mutlu olacağımız şekilde yaşamıyoruz? Ben neden sevdiğim işi yapamıyorum. Hiç bilmediğim bir işi yapmaya mahkum ediliyorum? Bilir misin rüzgar neden cinsiyetimden dolayı duygularımı kaybetmek zorunda kalıyorum? Ah be rüzgar bakma benim sana sorduğuma... Bu sorular tüm insanlığadır! Çünkü bunun sorumlusu sizlersiniz! Bunun sorumlusu bizleriz!