10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1051
Okunma

‘’Beni yaratan varken; sana mı tapacaktım?’’()
Bunu yapabileceğime inanan birini düşünemiyorum bile. Olmayan hayallerimin çeperini, içeriğini zorluyorum, araştırıyorum; yok böyle biri diyor bana sürekli yanıp sönen ikaz ışığıyla. İyi de ikaz ışığı niye? Tehlike var da, ben mi görmüyorum! Tanrım kör mü oldum yoksa aklım mı başımdan gitti? Başımdan gitti ise nereye gitti, kime gitti, kim onu zıvanadan, yoldan çıkardı? Peki bu esen yellerde neyin nesi? Ellerimi üşütmeye yetiyor da gücü, ormanımdaki sisi neden dağıtamıyor? Hem bu sisin ne işi var gecenin bu saatinde? İkaz lambası bunun için mi yoksa ışığı görünen şu açıktaki yelkenli kadırga için mi? Peki, sahilimdeki o kocaman çamdan kütüklerin üst üste yığılması ile yakılan ateşte ne için? Bu sis mi yoksa duman mı? Ya bu koku ne? Yanıyor muyum, yakılıyor muyum? Tanrım! Bir dakika ara lütfen...
İyi ki bir dakika dedim. Ara dedim! Yanlış anladı yine, ya da ben anlatamadım!...
Dakika deyince, gözler çevrildi rolex® saate. Yelkovan naz yaptı, kaçtı akrepten aklınca. Akrep ise hep rahattı, nasılsa geri dönecekti, vuslat bir adım sonrasında. Sürekli uğrayan saniye kolunun getirdiği haberlere aldırmadılar bile. Sinek vızıltısı gibi geçip gitti gözlerinin önünden, kulaklarına değemeden. Aldırsalar da vakti yoktu zavallının asla, bir orada bir burada, deli divane dönüp duruyordu amacına, amansızca. Yoruldular sonunda onu izlemekten, döndüler kendi işlerine, işleyişlerine. Akrep bilmişliği ile sakin, nasılsa hayat bildiği gibi gelecek türküsünü söylüyordu, işinin olmadığı kimsesiz yüreğinden gelen sesle. İrkiliyordu, inanamıyordu belli ki gaipten gelenlere. Zahter kokulu dağlara doğru, derin ayak izleri ile yol alıyordu çölünde, dudağında ıslığı ile kadim dostunu çağırıyordu. Küçük kuyudan su çekiyordu gecenin bir vakti. Yelkovan hızlı idi akrepten. Belki de fevri. Sırtında bedelleri yüklü sütçü beygiri, değirmenden su taşır misali sevgi taşıyordu dokunduğu her noktaya. Taşımakla da kalmıyor, taşırıyordu sabırları, yine de yineliyordu bıkmaksızın, bıktırırcasına. Özlemlerini uçurtma yapıyor, akrebin kırmızı bantlarla kapattığı karanlık oda camına asıyordu. Bilmiyordu ki; sadece nefesi sıklaştığı zaman fısıldadığı değildi Tanrı...Tanrı aydınlıktı, olmadığı yer ise karanlık. Karanlık olan yerde ise var olan şeytandı. Ve şeytan prada® giyerdi (). Tanrı tümdü, şeytan ise ayrıntıda gizliydi. Ayrıntıları gösteren ayna idi. Ayna sırlı soğuk cam yüzeydi. Yalan bilmez, söylemez, söyletmezdi. Karşısına bir ayna koysan karşılıklı saf saf bakışırlardı. Aralarına girmeye kalksan, seni çekiştirme fırsatı karşısında bir an bile duraksamazlardı. En acımasız eleştirilerini buldukları zayıf düşüncene yamarlardı. Dile gelir sorduğun sorular karşısında, en dürüst cevabı verirlerdi. Zaten cevabına katlanabileceğin soruları sormak değil mi senin görevin insan olarak? Ya da alacağın cevabın ağırlığı karşısında dayanabilmek? Tercihlerinin bedelini ödemektir senin boynunun borcu. Ve bunun içinde kimseyi suçlamamak. Kendine sahip olmak, kendini sevmek. Bu denli güçlü müsün cidden? Evet mi?... İşte aynaların tek bir korkuları vardır, o da; bu kendine olan güvenin!... Gözlerini gözlerinin aksine dikip de, önce içindeki çocuğa selam verip, sonra ulaşabilecek kadar kudrete ermiş isen Tanrı’na bakabiliyorsan; karşındaki sırlı cam suya dönüşür. Akar gider, gücün karşısında... zamanın durağanlığında kaybolur sen gibi... Hırslarından çatlarlar, kölen olur sana taparlar. Sen yinede kontrolü elden bırakma! Şeytanın işi yok, sana içirecek şerbet tadında kibir suyu çok. Bir ucu aşırı tevazu, diğer ucu gizli alaycılık olan değneği çevirip karşında, başlar soytarılığa... En kırmızısında adı ihanet olan saten elbisesini giyer kıvrımlı kadın hatlı vücuduna, omuzlarına dökülen dalgalı asi saçlarını savurur nefesinin/nefsinin rüzgarına. Sen daha orkide kokusunu alamadan teninin tuzundan, o çoktan karışmıştır bile kanına. Gözlerine baktığın an ise, senin öldüğün andır! Medusa!...
Son nefesini verirken taşlaşmış vücudundan, bir ses yankılanır kulağında;
_ Hoş geldin hayatıma...
Ve dudağının kenarından bir tebessüm sızar, kan ile... Seyrederken ben seni...
Ben hep güldüm, güldüm hep.
Zeynep Tavukçu 8/3/7
() anonim
() film ismi, reklam alıntısı...