6
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
445
Okunma

Benim Annem eskilerin deyimiyle saçını süpürge eden kadınlardandı.
Zorlu hayat kavgasında evlatlarına dişiyle tırnağıyla yol açanlardan.
"Yarım inekle başladık kızım derdi. İki kardeşin olan tek bir inekle."
Babam ve annem hergün imsaktan önce kalkarlardı, sabah namazından sonra uyuduklarına hiç şahit olmadım.
Annem o kadar çok yoruluyordu ki yatsı namazını kılarken tahiyyatta ve secdelerde uyuya kalıyordu.
Altı kardeşin en küçüğü olan ben, annem namazını bitirinceye kadar yanında oturur, her uykuya daldığında hafifçe sarsar, uyandırırdım.
Annem iki yaşında yetim kaldığı ve hiç baba sevgisi tatmadığı için, bizim üzülmemizi hiç istemezdi.
Seksen yaşına gelmesine rağmen, arkasında ardında yetimler bırakan birinin vefatını duyunca çok ağlardı.
Yetim büyümenin çok zor olduğunu söyler, yaşadığı acılardan bahsederdi.
Annemin beni en çok etkileyen anılarından biridir bu:
" Köyün girişinde çalıştığı şehirden her akşam köye dönen babalarını bekleyen çocuklar, karşıdan babalarını görünce, "baba baba" diye koşarlardı.
Bizde onlarla birlikte "baba baba" diye koşardık. Çünkü babanın ne demek olduğunu bilmiyorduk.
Ama onlar babalarıyla elele, güle oynaya evlerine doğru giderken, biz, babamız öldüğünde daha kırk günlük olan ve benim gibi babanın ne demek olduğunu bilmeyen kardeşimle, arkalarından boynu bükük baka kalırdık."
Ve ertesi gün aynı şekilde o amcanın yolunu beklerdik.
Sadece "baba baba" diye koşmanın mutluluğunu yaşamak için, sonrasını düşünmeden.
Çocukluğun verdiği bir saflık mı, yoksa baba sözünün yüreğimizde ve dilimizde bıraktığı o doyulmaz tat mıydı bize bunu yaptıran? Bilmiyorum kızım" derdi Melek annem...
Siz, siz olun sakın bir yetimi incitmeyin!
Çünkü bir yetim, gördüğü en küçük iyiliği ve en küçük kötülüğü bile unutmuyor...
Annem!
Cennet sizin gibi annelerin ayakları altında,
Cehennem de bizim gibilere hak.
Benim annem çok yoruldu, incitme onu toprak!...