7
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
732
Okunma
George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
"Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu."
Bu cümle, George Orwell’in 1984 adlı romanından alınmıştır. Roman, totaliter bir rejim altında yaşayan insanların durumunu anlatmaktadır. Parti, insanların düşünce ve davranışlarını kontrol etmek için sürekli propaganda yapmakta, tarih ve gerçekleri değiştirmekte, dil ve mantığı bozmakta ve herkesi gözetlemektedir. Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Çünkü bu insanlar, Parti’nin söylediklerini sorgulamadan kabul ediyor, kendi akıllarını kullanmıyor ve bireysel bir kimlik geliştirmiyorlardı. Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu. Bu cümle, Parti’nin insanları nasıl aptallaştırdığını ve onlara karşı nasıl bir küçümseme duyduğunu göstermektedir. Ayrıca, Parti’nin insanlara verdiği tek seçeneğin, ya boyun eğmek ya da yok olmak olduğunu da vurgulamaktadır. Bu cümle, Orwell’in romanının ana teması olan bireyin özgürlüğüne ve insanlığına karşı yapılan saldırıyı özetlemektedir.
Bana göre, 2024 e girerken 2023 yılında bile 1984 romanındaki bazı olayları ülkemizde görmek mümkün. Yüz yıldır devam eden bir propaganda ve beyin yıkama süreci var. Demokratik bir ülkede yaşadığımızı söylesek de, aslında totaliter bir rejimin dayattığı bazı yanlışları, İsrail’de Gazzede olduğu gibi, kabul etmek zorunda bırakılıyoruz. Hala kendi düşünebilen, araştıran, sorgulayan bir toplum olamadık. Bize sunulan sahte ve uydurma gerçekleri sorgulamadan kabul eden büyük bir kitle var öte yandan da zorlamayla kabul ettirilmeye çalışılan ayrı bir kitle var.
Bir blog yazarı olarak, 2023 yılında Türkiye’de 1984 romanındaki distopyanın gerçekleştiğini düşünüyorum. Ülkemizde yüz yıldır süren yasaklara dayalı bir propaganda ve beyin yıkama kampanyası ile sanki eski bir totaliter bir rejim altında yaşamamız öngörülüyor. Bir taraftan "Türkiye yüzyılı" nı yaşamaya aday olurken bir kısım çevreler aslında eski köhne totaliter bir rejimi geri getirmeye çalışıyorlar. İsrail’in yaptığı gibi yapılan zorlamaları, zulümleri, katliamları görmezden gelmemiz, modernlik adına hatta bu fikirleri desteklememiz isteniyor. Toplumumuzun büyük bir bölümü kendi düşünemiyor, araştıramıyor, sorgulayamıyor. Bize sunulan yalan ve çarpıtılmış gerçekleri doğru kabul etmek zorunda kalıyor. Ülkemizin tarihinde yaşadığı askeri müdahaleler ve demokratik hakların askıya alınması, ülkenin siyasi ve sosyal hayatını derinden etkilemiştir. Üniversitelerde öğrencilerin kılık kıyafetlerine müdahale edilmesi, başörtüsü yasağı gibi antidemokratik uygulamalar, bir propaganda ve beyin yıkamadır, bunlar toplumun özgürlük taleplerini artırmıştır.
Bu durumun değişmesi için ne yapmalıyız? Fikir, öneri ve yorumlarımızı bekliyorum arkadaşlar.
10.0
100% (1)
5.0
100% (1)