Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ

LEMOS AKKÖPRÜ

Yorum

LEMOS AKKÖPRÜ

2

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

2119

Okunma

Okuduğunuz yazı 3.12.2023 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
LEMOS AKKÖPRÜ

LEMOS AKKÖPRÜ

137- LEMOS AKKÖPRÜ
Göksu Nehri, Batı Toros Dağlarını Orta Toroslara bağlayan Antalya Geyik Dağı (2877 metre) güney ve kuzey yamaçların dan ilk kaynağı oluşturur. Taşeli Toros Dağları ve platosunun atıl suyunu Mersin/Silifke-Taşucu’nda Akdeniz’e taşıyan önemli bir nehir. Taşeli’nin yüksek yaylalarında yağmur ve karla oluşan, ya da yeraltı doğal kaynaklardan çıkan pınarların, sulu derelerin billur suyun toplar. Akdeniz bölgesinin en büyük akarsuyudur. Göksu Nehri, Geyik Dağından kaynaklanan iki kollu bir nehir. Nehrin her kolu Akdeniz’e ulaşıncaya kadar Antalya, Konya, Karaman ve Mersin il sınırları içinden geçerek takribi 300- km uzunluğa erişir.

Taşeli platosu yüksek ve sıra dağlar silsilesi yurdudur. Bu sıra dağlardan biri olun ve Antalya il sınırlarından başlayıp doğu ya doğru uzanan Geyik Dağı Ardıçlı yalak mevkisi yamaçlarından kaynayan su, Taşeli bölgesi böğrünü hançerleyen iki nehircesine Akdeniz’e doğru çağlayıp coşar. Taşeli’nin coğrafik böğrüne hem kuzeyden, hem de güneyden saplanan hançer konumundadır. Bu iki hançere kavuşan derelerin oluşturduğu vadi, kanyon, boğaz türü coğrafi oluşumlardan dolayı bölgede en büyük çift rakamlı sayı büyüklüğü dekara eşdeğer düz saha bulmak olanaksızlaşır. Geçit vermeyen sarp, yüksek yalçın dağlar, Göksu Nehri’nce çok rahat geçilir. Zira ortalama 1500-2000 rakımlı platolar, Göksu Nehrinin kolları çay ve derelerce derin şekilde yarılıp parça pinçik edilmiştir.

Geyik Dağı kuzey yamacından kaynayan çaglak kuzeye doğru akıp Hadim- Çetmi Deresi suyun aldıktan sonra Eyiste, Aladağ boğazın geçerek Mersin/Mut ilçesi sınırları içinde Suçatı köyüne kadar “Kuzey Hadim Göksu”/“Gökçay” adı ile anılır. Diğer taraftan Geyik Dağının güney yamaçlarından çıkıp güneydoğu istikametine doğru kükreyerek çağlayan, kanyonları, düdenleri geçip, Alanya’nın Gödüre Gevne boğazın aşıp Sarıveliler ilçesi kardelen diyarı Dumlugöze (Muzvadi) ve Koçaşlı (Mulumu) köylerin geçince Fet (Işıklar) ve Daran köyleri mezrası “Ayasa” mevkisine ulaşırken, “Gevne Çayı” ismiyle namlanır.

Gevne Çayına; Sarıveliler İlçesi Barcın Yaylasından çıkıp Çevlik ve Ayna Dereleri adıyla güney istikametinde akarak Sarı veliler merkez Karacaoğlan Pazar yerinde birbirine kavuştuktan sonra Çevrekavak (Mençek) köyünün güney kesimine doğru akışın sürdürür. Sarıveliler ’İlçesi batısında yerleşik Civler köyü Dede Dağı Yüğrük Tepesi mıntıkasından toplanıp Civandere köyünden geçen Celil Deresi, Çevrekavak köyü altına ulaşan Ayna Deresiyle birleştikten sonra güneye doğru akarken “Fariske Çayı” (Gökdere) ismini alır.

Fariske Çayı, güneye doğru akarken Fariske, Hacalardı, Günder köyü vadilerinden geçip Lemos Esentepe köyü Güngörmez mıntıkasında Akköprü boğazına varır. Buradan sonra Lemos kırsalı Aylandost’un derin vadilerinide/kanyon aşarak Işıklar ve Daran köylerinin mezrası Ayasa mevkisinde Gevne Çayı ile birleşir. Haliyle Debisi yükselen Gevne Çayı, Lemos Antik Kalesiyle Koçaş Dağı arasındaki derin kanyonu geçerek doğuya doğru akarak Nadire (Ardıçkaya) çağlayanına kavuşur. Takribi 9 km.lik Nadire kanyonun geçince Başyayla ilçesi yaylalarından kopup gelen Serper Deresi’ne Güneyyurt beldesi Altıntaş yaylasından kaynayıp Aşağıçağlar ve Katranlı köylerin geçerek köpüklü akan Kapuz deresine kavuştuktan sonra, Cenne (Pamuklu) köyü doğusunda Gevne Çayı ile birleşince “Güney Ermenek Göksu” ismiyle anılır. Müellifler Ermenek Göksu Çayını, Gökdere ismiyle de tanımlamaktadır.

Ermenek Taşeli Barajın geçen Göksu (Gökdere) Çayı, Mut’un Suçatı köyüne ulaşıncaya kadar nehir yatağının her iki tarafındaki yüksek dağlardan coşup çağlayan Bıçakçı Deresi, Balkusan Deresi, Zeyve Deresi, Karasu Deresi, Yerköprü Deresi.. gibi her daim sulu derelerin su’yun toplar. Kışın ise, yazın kuruyup yatağında sadece kışın su bulunduran muhtelif derelerin de suyun alır. Gök mavisi (Turkuaz) rengiyle Mut’un Suçatı köyüne ulaşınca kuzeyden gelen Hadim Göksu Çayıyla birleşir. Birbirine hasretle kavuşan Gökçay ve Gökdere buradan itibaren Akdeniz’e kadar “Göksu Nehri” olarak isimlendirilir. Antik çağda Göksu Nehri, “Kalykadnos” ismiyle tanımlanmış. Ermenek Göksu Çayı geniş havzadan su topladığı için debisi yüksek olduğundan Antik çağdan beri orman ürünleri (tomruk) taşıması yapılmış.

Taşeli Bölgesi çok geniş bir havzayı içine alır. Çok yağış alan bu havzadan beslenen Ermenek Göksu’ya (Gökdere) ve Hadim Göksu’ya(Gökçay) çevresinde su taşımak için hep çağlayıp coşan derelerin yanı sıra yazın kuruyup, kış aylarında bendini yıkarcasına taşkınlaşıp coşan bazı dereleri, yöre sakinlerinin geçmesi olanaksızlaşır. Çaylar, dereler geçilmez olur. Antik çağdan beri bölgede yaşayan kavimler, milletler doğa ürünü bu zor şartlarla mücadele etmek için, ilgililerce çay ve dereler üzerine kesme taştan ve ya ahşaptan köprü inşa etmişler.

Karamanoğulları döneminden beri Taşeli bölgesinde konar-göçer olarak yaşam sürdüren Türkmenler, ilkbaharın mart, nisan ayında güneyden kuzeye doğru yüksek yaylalara ve son baharın ekim, kasım ayında da yayladan kışlak mekanlara daha yoğun şekilde göç gerçekleştirir. Eşikte, beşikte eğleşen çocuklar, hasta sökel yaşlıları ile tüm aile bireyinden oluşan göçerler, deve sırtına sardığı yaşam malzemesiyle ömrünü adadığı küçükbaş hayvanların peşinde aşılmaz dağlarda, geçilmez çaylarda açbilaç, yalın ayak yol teper. Bu yolların çoğu Taşeli platosunda daha çok tercih edilen Barcın, Göktepe, Karalar, Sulu çukur, Feslikan, Avsallar, Yıkık, Yunt, Gümüldür, Gevne, Altıntaş, Balkusan, Kamış, Tekeçatı yaylalarına çıkar. Bu yaylalar öncelikli iskanlı olduğundan bahar, yaz ayında nüfusu iyice yoğunlaşır.

Sarıveliler Barcın Yaylası, günümüz il idari yapılanmasında Sarıveliler, Ermenek, Başyayla, Hadim, Taşkent, Gazipaşa ve Alanya ilçeleri coğrafi sınırlarının bir kısmını içine alan takribi 1500/2000 rakımlı büyük bir platodur. Bu yaylaya Silifke, Anamur, Bozyazı, Aydıncık, Gülnar, Gazipaşa ve Alanya sınırları içinde kışın eğleşen konar-göçer Türkmenler, baharın yo ğun şekilde göç eder. Büyük bir kaya gölgesinde veya su başında birden fazla kıl çadırla karşılaşmak olasıdır. Böylece Karacaoğlan’ın gezip tozduğu Barcın Yaylası, Taşeli’nde yaz nüfusu çok yoğunluklu bir yurt olur. Hatta bu yayla, 1975’li yıllardan öncesi bahar, yaz ayları süresince takribi 25-30 bin kişinin yaşadığı bir yerleşim yeri olarak öne çıkar.

Taşeli yaylalarında asırlardan beri konar-göçer bir yaşam sürdüren Türkmen aşiretleri için konar-göçerlik hem hayvanları, hem de kendi sağlığı açısından bir hayat meselesi. Bu dön gü içinde yaşamayı zorunlu hissederler. Kendilerini yayla havasın ciğerlerine çekmezse, yaşayamaz sanır. Doğanın iklim şartlarından ötürü baharın yaylalara giderken ve güzün kışlık mekanlara dönerken genelde aynı göç yolun kullanır. Bildikleri yoldan şaşmazlar. Fakat göç yolu güzergahında yerleşik köylüler ile göçerler arasında zaman içinde ekili alana zarar ver me, kira isteme, ayak bastı parası alma ve taşınmaz zilyetliği içerikli muhtelif sorundan dolayı hoş olmayan sürtüşmeler, kaba kuvvet kullanımları olduğu da yadsınamaz. Taraflar bir birine şaşı bakar. Bazen çok basit ufak hadiseler sineye çekilse bile, bu her vakit olmaz. Bazı hadiseler taraflar arasında derin sürtüşme, önlenemez husumetler meydana getirir. Tüm bu hadiselerin ana kaynağında, “Mal canın yongası” anlayışı yatar. Taraflardan her kişi, ke fenin cebine koyup götüreceğini sandığı mal sevdasından asla vazgeçmeyip iddiasın sürdü rür. Esasında binlerce küçükbaş kıl keçi sürüsü, günlerce süren göç esnasında muhafaza altında tutulamaz. Ekili araziye girmesi engellenip, zarar vermesin önlemek tüm tedbirlere karşın pek mümkün olmaz. Bu büyük Türkmen göçünden yerleşik köylülerin maddeten karşılaştıkları zarar nedeniyle rahatsız olmadığı da söylenemez.

Konar-göçerlerin Taşeli yaylalarında göç yolu üzerinde mevcut çay, dere geçişin kolaylaştırmak için mutlaka bir köprü yapılmış. Bu köprüler olmasa, azgınlaşan çayı, dereleri göç kervanı sorunsuz geçemez. Geçiş esnasında istenmeyen muhtemel mal, can kayıpları yaşanma ması için olanaklar ölçüsünde köprüyle geçişler sağlanmış. Bu köprülerin bilinen en eskisi, Sarıveliler/Daran köyü sınırları içinden geçen Gevne Çayı üzerine Antik çağda (MÖ.) yapılan “Daran Antik Kemer Köprüsü” dür. Karamani Türkmenleri Taşeli bölgesin yurt edinme sinden sonra yörede yapılan en önemli köprü, Ermenek Göksu Çayı üzerine Karamanoğulları Beyi Mahmut Bey oğlu Halil Bey devrinde 1378-1379 yıllarında mimar Yusuf oğlu Süley man’a yaptırılan Görmel Ala Köprü’dür. (700 yıllık tarihi köprü, Ermenek barajı su tutunca gölün içinde kalmıştır.)

Karamanoğulları döneminde ve daha sonraki yıllarda Taşeli platosunda özellikle göç yolu üzerinde bulunan çay ve dereler üzerine: Fariske Çayı üzerine Lemos Akköprü ile Hacalardı Köprüsü ve Serper Çayı üstüne Güneyyurt Manamas Akköprü, Gevne Çayı üzerine Nadire ve Daran Ahşap Köprü’sü yapılmış. Ayrıca diğer çay, dereler üstüne yapılan Bıçakçı Köprü, Çırlavık Köprü, Selavat Köprü ve İbrala/Yeşildere Akköprü’yü de saymak mümkün. Bu köprülerin bazıları tekerlek Taşeli bölgesine değmeye başlayınca ve Göksu Nehrine Gezende ve Ermenek barajlarıyla gem vurulunca, ya baraj suyu altında kalmış, ya da yeni yol güzergahı haricinde kaldığından zaman içinde önemin kaybetmiştir.

Karamanoğulları Beyliğinin (Devleti) hükümran olduğu Taşeli’nde üç adet “Akköprü()” i simli köprü varlığın görüyoruz. Mevcut Akköprü’lerin aynı isimle dillendirilmesi genelde benzer taş malzemeyle imal edilmesinden olsa gerekir. Bölgenin coğrafik yapısından dolayı beyaz kalker taşı, yani kireç taşı ile küfeki taşı bol miktarda bulunur. Bu taşlar köprü, cami, minare, medrese, çeşme, bedesten imalatında yapı malzemesi olarak değerlendirilmekte dir. Üç Akköprü’nün her biri de, yapıldığı dönemde bembeyaz yapı malzemesinden ötürü ahali, mutlaka çok beğenip, “Akköprü” adıyla namlandırmıştır. (-Adana/Pozantı- Şekerpınarı Çakıt Çayı üstündeki Akköprü, Taşeli haricinde olduğundan konu edilmemektedir)

Bu Akköprülerden:

-BİRİNCİ AKKÖPRÜ: Karaman’a takribi 129 Km. mesafede, Yeşildere Kasabasından (29Km) geçen İbrala Deresi üstüne kesme taşla tek kemerli yapılmış, Osmanlı dönemi eseridir.

-İKİNCİ AKKÖPRÜ: Ermenek/Güneyyurt Kasabası Kışlacık mahallesinin alt tarafından geçen Serper Deresi üzerine kesme taştan yapılmış, tek kemerli bir köprüdür. Manamas köprüsü olarak da bilinir. Karamanoğulları devri eseridir. Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi 1671 yılında Alanya’dan gelip Fariske,-Lemos üzeri Gargara (Güneyyurt) ve Ermenek’e giderken bu köprüden geçerek Kışlacık mahallesine ulaşmış.

- ÜÇÜNCÜ AKKÖPRÜ: Sarıveliler/ Lemos Esentepe köyü sınırları içinden geçen Fariske Çayı üzerine kesme taşla tek kemerli olarak yapılmış, Karamanoğulları eseridir. Bu köprünün, Karamanoğlu beyi Mahmut Bey oğlu Halil Bey zamanında yapıldığı rivayet edilmektedir

Akdeniz sahil şeridi Silifke- Alanya hat kesiminde yerleşik olup sultan nevruzdan sonra Taşeli platosunda bulunan yay lalara, özellikle Sarıveliler/Barcın Yaylasına gitmek için yollara revan olan Türkmenler, her yıl genelde aynı yol güzer gahın tercih eder. Bu yollar, yıllardır bilindiği, güvenliklerinden emin olunduğu için tercih nedenidir. Bahar ve yaz ayları süresince Barcın’ın her karış toprağında küçükbaş hayvanların ayak izi görülürken tepeden tepeye ünleyen çoban ile meleyen oğlağın sesi kulakta çınlar. Barcın Yaylasında 1975’li yıllardan önce her kıl keçi sürüsü asgari bin adet küçük baştan oluşurmuş. Yaylada en az dört bin kıl keçi sürüsü beslendiği konusu şiirlere bile konu olmuştur. Bu varlık, kurbanlık ve küçükbaş hay van karkas et teminine önemli bir katma değer sağlamıştır.

Barcın Yaylası için yola revan olan kıl keçilerin oluşturduğu göç kervanın tercih ettiği yol güzergahının en önemlileri;

-1.YOL: Barcın Yaylası– Sarıveliler- Lemos Akköprü- Daran Ahşap Köprü- Yunt- Akpınar yaylası- Anamur’a varış/çıkış güzergahı.
-2. YOL: Barcın Yaylası- Başdere- Uğurlu Dişyaylası- Lemos Akköprü- Daran Ahşap Köprü-
Zeyve Kervansarayı- Anamur’a varış/çıkış güzergahı.
-3.YOL: Barcın Yaylası- Başyayla- Ermenek- Kazancı- Anamur’a varış/çıkış güzergahı.
-4.YOL: Barcın- Kırkgeçit- Dikmetaş- Kuşyuvası- Sapakhanı- Karabelen-Alanya güzergahı.
-5.YOL: Barcın Yaylası- Söğüt- Gödüre- Haydarlı- Gazipaşa’ya varış/çıkış güzergahı,
olarak belirlenip kullanılmış.

Tabi ki, bu güzergahlar harici yollardan da Barcın Yaylasına gidip gelmek mümkün. Fakat Barcın- Anamur yöresi çıkışlı-varışlı göç kervanı güzergahından ikisi, Gevne Çayı üzerindeki Daran Ahşap Köprü ile Fariske Çayı üzerindeki Lemos Akköprü ile kesişmektedir. Coğrafik konumdan dolayı kervanın bu iki köprüden mutlaka geçmesi gerekir. Bu köprülerin yeri çok önemli olduğu için, atalarımız Lemos Akköprü’yü özenerek yapmışlar.

Sarıveliler/Lemos Akköprü, Esentepe-Lemos köyü sınırları içinden de akan Fariske Çayı üzerine Karamanoğulları döneminde kesme taşla inşa edilen, tek kemerli bir köprü. Çayın derin vadiyi akıp geçtiği Güngörmez boğazının en uygun yerine itina ile yapılmış. Fariske Çayına su sağlayan Çevlik, Ayna ve Celil dereleri yanı sıra özellikle kışın çok yağan yağmur, kardan ötürü baharda çağlayıp coşan muhtelif kuru derelerin de getirdiği çaglak su, debiyi yükselttiği için Güngörmez boğazından geçişlere asla izin vermez. Selden oluşan çağlayan, havada uçan kuşu bile kapacak görünümde kükredikçe kükrer. Böylece Akköprü, karayolu ulaşımında yö re insanlarına elzem bir ihtiyaç haline gelir. Ayrıca göçer Türkmenlerin göç yolu üzerinde ö nemli bir ulaşım sorunun gidermekle birlikte Fariske Çayının civarında konuşlu Lemos, Uğurlu, Günder, Fet, Daran, Mulumu gibi köy sakinlerinin çaydan sorunsuz geçişlerin sağlayıp, ilçe merkezi Ermenek’e daha kolay ulaşımın temin eder.

Barcın Yaylasına ulaşmak için Anamur ve çevresinden yollara revan olan Türkmenler, kala balık sürüleriyle göç yolu üzerinde bulunan Daran, Fet, Lemos, Günder, Fariske, Uğurlu, Mençek, Adiller, Sarıveliler gibi köylerin ekili dikili arazi lerine zarar verdiği yaşanmış aşikar vakadır. Göç esnasında bu köy sakinleri çok mağdur olur. Hatta göçerlerden bir aile Lemos köyü dahili Kaplancıyeri” mevkisinde geniş bir taşınmazın sahibidir. Göç zamanı keçilerini özel mülkünde güb resinden yararlanmak için birkaç gün eğleştirir. Haliyle istemeyerek te olsa, keçiler komşunun ekili arazisine zarar verir. Köylüler ile göçer Kaplancı Ağa arasında nahoş hdiseler yaşanır. Nihayetinde Kaplan Ağa bu yeri satıp terk eder. Tarihi süreçte yaşanmış benzer hadiselerden dolayı köylü üreticilerin memnuniyetsizliği ayyuka ulaşır. Bu konu, TC. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü için Yüksek Lisans düzeyinde tez hazırlayan Sayın Kürşat Bardakçı çalışmasında daha detaylı açıklanır. Gevne ve Fariske (Gökdere) Çayı çevresinde konuşlu Daran, Işıklar, Günder, Esentepe, Uğurlu ve Göktepe köy sakinleri, göçerlerin göçünden maddeten zarar gördüğü, emekleri zayi olduğu için göçerlerin köy sınırları içinden geçmemesin hep dillendirir. Göçerler için çözüm aramaya başlanır. Bu yöndeki çalışma Daran, Işıklar, Günder ve Esentepe köyünde daha çok yapılır.

Ne yazık ki, Lemos Akköprü, ikinci dünya savaşı yıllarında yağmurlu bir bahar günü ansızın yıkılır. Fakat köprünün taş ke meri imalat hatasından yıkılmaz. Dışarıdan hain bir elin sinsi ce dokunuşu, müdahalesi sonucu yıkılmış. Bu müdahale; “Yıldırım düşmesi, ve ya kimliği belirsiz kişinin bir amaç için patlatıcı kullanması sonucu olduğu,” Lemos köy sakinlerince be nimsenen en yaygın görüştür. Dış müdahale sonucu, Akköprü kemerlerinin payandalandırıldığı dağ tarafındaki ayağı zarar görmez. Açık alandaki taş yapı ayağı kemerle birlikte tamamen yıkılıp çaya karışmış. Böylece Akköprü’den istifa eden yerleşik halk ve göçerlerin yolu daha çok uzadığı için mağdur olunur. Esentepe’liler mağduriyeti daha çok görür.

Lemos Akköprü gizemli şekilde (Yıldırım düşmesi, Göçerlerin geçişin engellemek için patlayıcı kullanılması ve Define aranması) yıkıldıktan sonra yıkılışına ait rivayetler dilden dile dolaşır. Lemos köyünden 1930 doğumlu Abdurahman Öztürk amcamız, bu rivayetlerin en ilgincin;
“- Akköprü kemer taşında külçe altın gizli olduğu, bu külçe altını almak için defineciler tarafından köprünün kilit taşının söküldüğü ve akabinde köprünün yıkıldığı, Ayrıca gözü dönmüş definecilerin Akköprü’nün 300 metre kuzey batısında bulunana ve antik dönemden kalma Mutullah Göbeti başında bulunan ören yerini de kazarak delik deşik ettiği yıllarca konuşulduğu, hatta köyde ağzı laf yapan ozan kişiler:

(-Düş görmüş, kızıl evin kehyası,
-Altın varmış, Akköprü’nün taşında,
-Ahmet çavuş aklın yok mu? başında,
-Köprüyü delik, deşik ettin, utanmaz.

-Atadan yadigar hayırlı bir eser,
-Üstünden gelip geçer, Türkmen nefer,
-Namı, şanı iki aleme değer,
-Elin kırılsın, vijdansız, utanmaz.)
Dörtlüklerin yakıştırarak yanlış işi yıllarca kınadılar” diye anlattı. Belleğine ve dillerine sağlık olsun.

Lemos Akköprü yıkılışından en büyük sıkıntıyı Lemos köyü sakinleri çeker. Köyün Daran ve Fet mezralarında bulunan bağ, bahçeye kolay ulaşımıyla birlikte köylü seyyar çerçici satıcıların yazın Yunt Yaylası ve daha güneye erişimi zorlaşır. Köylüler mağduriyeti önlemek için bir müddet sonra imece usulüyle aynı yere ahşap bir köprü yapar. Fakat ahşap köprü hem güven vermez, hem de bakımı, tamiri çok zor olur. Bu arada ülkemizde 1957 yılı mahalli seçimleri yapılınca Lemos köyün de Hüseyin Ataseven muhtar seçilir. Fakat yeni muhtarın okur-yazar olmadığı tespit edilir. Kaymakam, O’nun yerine ihtiyar heyetinde birinci aza Mustafa oğlu Mehmet Doğan’ı köy muhtarı atar. Doğusundan beri teni beyaz buğday renginde olduğu için köylülerince, “Akmemet” lakabıyla namlandırılan Muhtar Mehmet Doğan, (Karaman/ Sariveliler- Göktepe Beldesi Belediye Başkanı sayın Mustafa Doğan’in babası) ilk önce Lemos Akköprü’ye el atar. Akmemet, birinci muh tarlığında 1958 yılında Akköprü yeniden yapılır. Köprü ayakları taşla yapılıp üzerine demir serilerek beton dökülür. (İkinci dönem: 1969-1973 arası) Yıllarca hizmet etmek üzere köprü tekrar yaya tirafiğine (Karayolu tekerlekli araçlar evvelden beri gecemezdi) açılır. Tarihi köprüye yeniden hayat verilip hizmete sunulması üzerine bunu sağlayan muhtar Mehmet Doğan’in lakabından esinlenerek, “Akköprü” adıyla dillendirilmesi bellek lere yerleşir. Böylece Muhtar Mehmet Doğan’ın,“Akmemet” lakabı köprünun adıyla ayrılmamak üzere birleşir.

Karaman/ Sarıveliler yöresinde Karamanoğulları Beyliği’nden (Devlet) yadigar eserlerden Lemos Akköprü’den yüzyıllar sonra Ermenek Göksu Çayı üzerine Ermenek havzasında yapı lan baraj nedeniyle sadakayı cariye eserlerden, Görmel Ala Köprü, Nadire Köprü ve Güney yurt Manamas Akköprü hep birlikte, “Ermenek Taşeli Gölü” suları altında kalır. Böylece bu köprüler yaşarkan ölür. Lemos Akköprü ise, halen avcılar, çobanlar ve yabani hayvanlar ile yolunu şaşıranlara Güngörmez boğazında Fariske Çayı geçişine bir şekilde hizmete devam eder. Çay vadisindeki mahzun konumuyla sanki, eski günleri aradığını her haliyle haykırır. Yine de vakarlı duruşuyla doğanın acımasız darbelerine direnir.

Lemos Akköprü üzerinden gelip geçen konar- göçer tüm Türkmenleri, yerleşik halkı ve köprünün yeniden hizmet verme sine vesile olmak için maddi, manevi emek verenler ile üzerinden geçen tüm rahmeti rahmanları ve yazım da görsel olarak kullandığım “Lemos Akköprü” resmin sağlığında temin eden Lemos köyün den amcazadem İbrahim oğlu rahmeti rahman emekli astsubay Hüseyin Yıldız’ı rahmet ve minnetle anıyorum. Cümlesinin ruhları şad, ahret yurtları Firdevs Cenneti olsun.
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)







.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Lemos akköprü Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Lemos akköprü yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
LEMOS AKKÖPRÜ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
4.12.2023 12:28:44
Sürükleyeci bir çalışma okudum kutlarım hocam
dali
dali, @dali1
4.12.2023 10:41:06
Kaleminiz daim olsun.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL