Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
İlkay Coşkun
İlkay Coşkun

Taşların Fısıldadığı

Yorum

Taşların Fısıldadığı

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

357

Okunma

Taşların Fısıldadığı

Taşların Fısıldadığı

"Taşların Fısıldadığı" Üzerine Derkenar

"Taşların Fısıldadığı" Yazar Ayşe Ay’ın Temmuz 2023’te Mavi Gök Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu ikinci öykü kitabıdır. On yedi öykünün yer aldığı kitap, yüz yirmi altı sayfa hacmindedir. Kitap ismi "Taşların Fısıldadığı" kitapta yer alan aynı isimli öyküsünden gelmektedir.

Öykülerin çoğunluğu yaşanmış hayatlar hissini uyandırıp anı tadını vermektedir. Mahalle gibi hayatın içinden, bizim içimizden, bizden olan karakterler üzerinden bir nakış yapılıyor. Kimi sokak karakterleriyle anlatım çeşnilendiriliyor. Öykülerin bir kısmında da olsa karakterler fludur. Hikâyelerde ki kimi belirsizlikler, tahkiyesiz durum, anlatımın gücü ile farklı boyutlara taşınmıyor değil. Daha çok tasvirler, betimlemeler üzerinden yol alınmaktadır. Yer yer anlatımın müphemliği, esrarengiz çıkışlar, merak duygusunu tahkimleyip beslemektedir.

Hayatın içinden olan bu öyküler daha çok hüznü ve zorlukları barındırmaktadır. Öykülerin genelinde, insan olmayla yaşanılan hüzünler çıkıyor karşımıza. Öykülerde, otuzlu yaşların gizli çöken yorgunlukları, öldüresiye dövülen yürekler, üvey baba tepiği, huzurlu da olsa yaşanılan kafesler, sevilmediğiyle ve kötülüğüyle kalan insanlar şeklinde bu listeyi daha da uzatabiliriz.

Öykülerde yer alan bazı tespitleri ve bakış açılarını buraya taşımak istiyorum izninizle. "Fotoğrafları hiç sevmem. İnsanın hayal yetisine zarar verir. Bazen hayal kırıklığına uğratır" (sayfa 82), "Denizi olan bir şehre girmek denizi olmayan bir şehre girmeye benzemez (sayfa 113), "Araya ölüm bile girse insan sevdiklerini terk etmemelidir. Ya da terk edeceği bir insanı sevmemelidir" (sayfa 126) şeklinde örneklendirebilirim.

Bu okuduğum öykülere daha çok taşra öyküleri desek de yeridir. Bunu anlatımda ki ayrıntılarda ve yaşantılar da görmekteyiz. "Sofra bezi, kasnak, ekmek haranı, koridor boyunca uzanan yolluk, taze fasulye ayıklamalar, düğün tutmak, fiskos masası, dantel örtü" gibi birçok anlatımlardan bunu anlamaktayız. Bununla birlikte terzilik mesleğinde olan çizgi taşı, teyellenmiş gömlek gibi kimi mesleklere dair anlatımları da bunlara dâhil edebiliriz.
Öykü kahramanlarına ve öykülerde geçen isimlere bir göz atacak olursak; "Aliye, Semiha, Ulviye, Gülşen, Hasan hoca, Bedia, Nurgül, Melek abla, İrfan, Feride yenge, Recep, Hasan dayı, Mahmut dede, Zühre, Hatice, Cennet, Süleyman, Ufuk, Mümtaz, Nuran, Mustafa, Damat Bey, Mecide, Levent abi" gibi isimlerin yanında "Ankara, Gaziosmanpaşa, Afyon, Eminönü, Kız Kulesi, Kaz Dağları, Kepez, Kayseri" gibi yerlerinde öykülerde geçtiğini görmekteyiz. "Melih Kibar besteleri, Picasso tabloları, Saddam gibi adam, Orhan Veli, Yahya Kemal, Dede Efendi gibi isimlerinde öykülerde geçtiğini görmekteyiz.

Öykülerde ki anlatımlarda "sen" ve "siz" şahıs ile beraber "ben" birinci tekil şahıs kipi kullanılmaktadır. Ayrıca bazı öyküler arasında bağlantı olduğu görülmektedir. Kimi öyküler arasında ki bu teşbih ve müteşabih hal, acaba aynı öyküyü tekrar mı okuyorum hissini uyandırmaktadır okur da. İpin, ilmeğin ağzından bir anlatım olan "Salıncak" öyküsünün başkahramanı olan Nurgül’ün intiharı bu bağlamda ilginç olmuş diyebilirim. Ek olarak yer yer de olsa "neroli" (portakal çiçeği özü), "haranı" (büyük tencere), "erüdisyon" (kültürlü, bilgili), "havı" (içeren, kapsayan) gibi bir takım az kullanımda olan kelimelere yer verildiğini görmekteyiz.

Öykülerde ki iç muhasebe, iç sesi konuşturma, sorgulamalar kendini hissettiriyor. Mahalle yaşantısının yanında ailevî ve insanî iletişimde kullanılan dil ve üslup dikkat celp ediyor. Kitap arka kapak yazılarında bahsedilen, öykülerde ki şiirsel boyutu pek göremediği mi söyleyebilirim. Yer yer insan içine yumru gibi oturan öykülerle karşılaşılsa da genel anlamda insan(ımız) anlatılmaktadır desek de yeridir. Başka bir ifadeyle bu öykülerde dünya ile kurulan bütün birliktelikler de olduğu gibi bir mücadele hali vardır. Böylelikle öyküler teşmil gücünü daha çok insan karakterleri üzerinden almış diyebiliriz. Son olarak öykülere hasredilen dilin inceliklerini, tekâmülünü, yazarının yetkinliğini bu yazılanlar üzerinde daha belirgin görmekteyiz. Okunmasını tavsiye ederim. İyi okumalar.

İlkay Coşkun
28.10.2023

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Taşların fısıldadığı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Taşların fısıldadığı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Taşların Fısıldadığı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL