1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
428
Okunma

Her hayat hikâyesinde bir kuyu vardır.
Her kuyuda kurtarılmayı bekleyen bir Yusuf, her kuyunun başında susuzluğuna çare arayan bir mecnun...
Bazıları bu kuyunun en dibinde,
Senelerce karanlığın içinde güneşe hasret, yalnızlığın o soğuk yarenliğinden yorulmuş, ona uzanmış sıcak bir dost eli, onu düştüğü kuyudan çıkaracak bir kervan bekler.
Diğer tarafta kuyunun başında, elinde kovasıyla susuzluğuna çare arayanlar
Kovasını saldığı bütün kuyulardan eli boş dönmüş,
Son kuyunun başında,"yine boş çıkar mı?" Korkusuyla kovasını salmaya çekinerek bekler durur.
Hayat işte!
Bir umut kuyusu gibi.
Kimse umduğunu bulamıyor kovasında.
Kimi zamanda ummadığını bulanlar çıkıyor bekleyenler arasında.
Kuyularda kaybolmuş, imdat bekliyor canlar
Umut kovalarıyla sıra bekler insanlar.
İçine düşen pişman, içinden çıkan şaşkın.
Birinin kovası boş, birinin dolu taşkın.
Canlar bedene mahkum, bedenler cana muhtaç
Kuyularda insanlık, huzur ve sevgiye aç...
Her insan kuyusunu kendi eliyle kazar
Karanlığın içinde tükenir azar azar.
Yusuf kuyudan çıktı, oldu Mısıra sultan
Sen de kalk ve silkelen, kim seni orda tutan.?
Yürekler kuyular da, kuyular yürekler de
Bir kervan bekliyoruz, kapanmadan son perde.
Nuriye Akyol