İnsanlar sizden, onları tenkit etmenizi isterler, fakat asıl istedikleri onları övmenizdir. w. somerset maugham
Mahvash
Mahvash
VİP ÜYE

Küçük Oda / Yoksa kalbimiz tarumar…

Yorum

Küçük Oda / Yoksa kalbimiz tarumar…

2

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

491

Okunma

Küçük Oda / Yoksa kalbimiz tarumar…

Küçük Oda / Yoksa kalbimiz tarumar…

"Salt kelimelerle örülmüş vuruşsuz bir paragraf yığını olsun istemiyorum bu yazı. Bu yazıya mükellefim demek istiyorum yolun sonunda."







Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki hep yoksulluklar çıkıyor karşımıza. Elde var günlerin sessizliği. Duvarların sınırlarını geçebilecek hatta taşları öğütebilecek ağzı tıka basa dolu bir sessizlik bu.

...

Ah be Hayrettin amca, İçimde fırtınalar kopartan beni oradan oraya sürükleyen bu kimliksiz sessizliği ne bitirmek istiyorum ne de sürdürmek… Varmak istiyorum Havva teyzenin ela gözlerine.

...






Hani çiçeklerden, ağaçlardan, gökyüzünden ve gökyüzündeki nimetlerinden bahsetmiştim ya uzunca bir zaman. İşte o zamanları özlemle anıyorum. Şimdi kalan ömrümde kırılan onurumu ve incinen kalbimi tespit ve teselli edercesine bir odayı ve içindekileri anlatacağım.



Kapıdan giriyorsunuz. İlk bakışta sizi sıcacık karşılayacak üç kişilik bu odada bir hayli zaman geçirilmiş. Bunu eskimeye yüz tutmuş turuncu çiçekleri olan yeşil döşemeli koltuklardan ve beyazı solmuş tül perdelerden anlıyorsunuz. Bu odada kitaplar okunmuş. Sohbetler edilmiş. Sofralar kurulmuş. İkramlar servis edilmiş. Bu odada dostlar ağırlanmış. İki küçük pencereye açılan bu odada kimi zaman önemli meseleler konuşulmuş. Bu odada hiç mi hiç gürültülü münakaşa edilmemiş. Yeşil döşemeli koltukları tamamlayan bir sehpa konulmuş odaya. Bir köşede küçük bir masa duruyor. Masanın bitiminde hemen bir saksı çiçek… Odada yere serili rengârenk kilim desenli bir halı... Odanın en aydınlık bölümünde duvarda dağ manzaralı bir tablo asılı duruyor. İşte tam o tablonun karşısına geçip pencereyi arkanıza alıyorsunuz. O sırada pencerenin perdesi havalanıyor ve içeriye rüzgâr doluyor. Rüzgâr odayı dağ esintisiyle dolduruyor çünkü bu oda bir dağ evine ait. Ve o tablo penceredeki manzarayı resmeden bir insana ait. Tabloyu bırakıp yönünüzü pencereye döndüğünüzde hemen hemen aynı manzarayla karşılaştığınızda bunu daha iyi anlıyorsunuz.



Kapıyı tık tık vuruyor birisi. Kapıya bir çay tepsisiyle geliyor evin sahibi Hayrettin amca. Kapıyı açtığınızda güleç yüzüyle ve koltuğunun altında birkaç kitapla karşılıyor sizi. Mahcup oluyorsunuz. Hemen tepsiyi elinden alıyorsunuz. İçeriye davet ediyorsunuz. Çaylar içiliyor. Hal hatır soruluyor. Sonra sessizliği bozuyor Hayrettin amcanın sorusu.


- Eee evladım buralara yolunuzu düşüren sebep nedir?



Hayrettin amcaya ne cevap vereceğinizi düşünürken içeriye yetmiş yaşlarında beli kuşaklı narin yapılı bir kadın olan Hayrettin amcanın eşi Havva teyze giriyor. Derin bir iç çekiyorsunuz. Ve cevap veremiyorsunuz. En az eşi kadar sevecen ve bir anne gibi karşılıyor sizi Havva teyze. Gülümsüyor. Sen bakma Hayrettin beyin telaşına. Diyor Havva teyze ve ekliyor. Buraya… Cevizler köyüne pek gelen giden kalmadı artık.





Zihniniz o küçük şirin odadan uçarcasına uzaklaşıyor. Çünkü oturduğunuz tesiste insan sesleri sizi hatıranızdan çekip çıkartıyor. Çalışanlardan biri önünüze bir fincan çay koyuyor. Yıllar önce bir dağın eteğindeki taş evde karşılaştığınız bu iki güzel insan artık geride kalmış olmakla beraber bunları hatırlamak geçmişi aralamak kalbinize hüzün veriyor. Çayı içmeden ayrılıyorsunuz oradan. Sanki hiç yaşamamış gibi…


Hayatta kalan güzel insanların simalarına ve öykülerine bakın. Onlar hep umutluydular. Onlar fedakârdılar. Çoğu zaman dünya biraz daha dar geldiğinde göğüs kafesimiz onların birkaç güzel hatırası ile genişledi. Yoksa kalbimiz tarumar… Tutunmak zorunluluğu sert bir kayadır çarparak büyüyen. Bulduğumuz herhangi bir şey… Bulduklarımız, hayatta kalma sebebimiz…



Sırf gözlerdeki şarkıyı duyabilmek için biraz daha fazla kalınabilir. Umut yoksa hiç kalınmaz. Duvarları ören ellerimiz aynı şevkle keşke köprüleri de örseydi de buluşmalar bu kadar ertelenmeseydi. Hayatı ertelemeseydik. Bir küçük odada gerçekten de bizi bekleyen yaşlı bir çift olsaydı. Ve onların kalpleri kalplerimize dokunsaydı. Yeterdi.


Ve ben...
Günlerin sessizliği yürürken boylu boyunca; her gün, biraz daha ışıksızım ve biraz daha yoksul.





4.3.23
Mahvash / Munise Senem UÇAR

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Küçük oda / yoksa kalbimiz tarumar… Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Küçük oda / yoksa kalbimiz tarumar… yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Küçük Oda / Yoksa kalbimiz tarumar… yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Alev-i hüzün
Alev-i hüzün, @alev-ihuzun
5.3.2023 09:05:48
"O iyi insanlar
O güzel atlara binip çekip gittiler
Demirin tuncuna
İnsanın piçine kaldık. "

Güzel olana özlemle yazılmış
duygu dolu ve de incelik...
Tebrik ederim.
Fatma Oral
Fatma Oral, @fatmaoral
5.3.2023 08:11:57
Harika, doyurucu, ve duru bir yazı.

Özlem var eskiye, ve eski güzele.

Yüreğinize sağlık.

Saygılarımla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL