25 Nisan 1932 yılında Çankırı’da doğdu. 1951 yılında Kara Harp Okulundan, 1953 yılında ise Uçaksavar Okulundan mezun oldu. Çeşitli topçu birliklerinde görev yaptı ve yıl 1963’e geldiğinde Kara Harp Akademisini, 1967’ye geldiğinde Silahlı Kuvvetler Akademisini, 1975 yılında ise Millî Güvenlik Akademisini bitirdi...
30 Ağustos 1994 yılında Genel Kurmay Başkanı oldu. Genel Kurmay Başkanlığı sırasında 1997 yılında ABD’nin tüm ikazlarına rağmen, yirmi binden fazla asker ile PKK’ya kış operasyonu yaptı.
1990-2010 arasındaki Genel Kurmay Başkanları arasında, en çok FETÖ mensubunu ihraç eden komutan olmuştur. 229 FETÖ’cü, 734 tane de irticacıyı tutup kulaklarından Türk Ordusundan uzağa atmıştır.
Bir diğer şerefli Atatürk askeri Hasan Atilla Uğur Teke Tek programında, Fatih Altaylı’ya, İsmail Hakkı Karadayı Genel Kurmay Başkanı olmadan önce "Özel Harp Dairesi"nin isim değiştirerek, "Özel Kuvvetler Komutanlığı" adını almasını ve Amerika Güdümünden uzaklaşmasını sağlayan süreci başlattığını söylemiştir...
Kendisini buradan bir kez daha minnet ve şükran ile anarken, şu cümlelerini de buraya bırakmamak olmaz;
“Türk silahlı kuvvetleri, çağdaş, laik ve her türlü bağnazlık ve gericiliğin karşısında bulunan sarsılmaz bir güçtür.”
Rahat uyuyun Paşam, Türkiye Cumhuriyeti laiktir, laik kalacaktır!
Işıkla...
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bir paşamızı andığınızı görüyorum, saygıyla, hürmetle, ne mutlu size Askeri okul eğitimini saymazsak kırk yılı aşkın hizmet, elbette farklı rütbelerde verilmiş türlü hizmetleri, başarıları vardır
Darbelerden dolayı paşaların, darbeci paşaların kişiselliğine yüklenmek anlamsız da 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ya da 28 Şubat fark etmez kanımca Darbelere olgusal, kavramsal zeminde bakmak gerekir özünde
"Büyük beyinler fikirleri tartışır, orta halliler olayları, küçük beyinler ise insanları" sözü misali Her sahada geçerlidir aslında bu Ne ki, kendimize dönük örnekler vardır, bir de bize zıt gelen misaller Ötekileştiririz bize ters gelenleri anında Halbuki hakkaniyet tam tersini gerektirir
Söz gelimi darbelere tümden karşıyızdır, ama teoride, pratikte siyasi ideolojik zeminde onları da ayrıştırırız Kimyasını tam çözemeyiz, sağlıklı bir bakışla ölçemeyiz çünkü, e değerlendirmelerin verimliliği de ona göre elbette
Mesela tam da 28 Şubat günü Karadayı paşaya rahmet Bir başkası da 27 Mayıs'ta Cemal Madanoğlu ya da Cemal Gürsel'e rahmet okuyamaz mı? Örneğin Gürsel Paşa'nın askerlik yaşamının 1'inci Dünya savaşı ve Milli Mücadeleye karşılık gelen bölümü var bildiğim kadarıyla Cephelerdeki hizmetleri inkâr edilebilir mi? Elbette hayır Yine ihtilal öncesinde emekliye sevk edilmiş bir komutan, belki de Menderes'i Bayar'ın yerine Cumhurbaşkanlığına layık gördüğü için, Düşünsenize Milli savunma bakanına yazdığı böyle bir mektup var, DP yönetiminin ömrünün dolduğunu ancak halkımızın Menderes'e karşı teveccühünün devam ettiğini belirtmekte, bunun yabana atılamayacağına işaret etmekte, biraz saf meşrepli Cemal Aga anladığım kadarıyla, ihtilal sonrası Milli Birlik Komitesinin başına geçirilmesi safi gönüllü yanından yararlanmak için olmalı Nitekim Cumhurbaşkanlığında hapisteki DP'lileri yetkisini kullanarak af etmesi de vardır Kim bilir nörolojik temelde rahatsızlanmasında 27 Mayıs sonrası görev dönemlerinde yaşananlarında rolü vardır belki, kontrol edemediği bir sürü hadise nahif yüreğini yoramaz mı? Hırpalar benliğini alttan alttan, kim bilebilir ki Son ayları bitkisel hayatta geçer, GATA'da bir askeri doktor heyet nezdinde görev yapamayacağına hükmedilir Şöyle ki, Yassıada süreçlerinden dolayı husumetle karışık kaderin tecellisi değerlendirmeleri yapılmasına sıcak baktığımı söyleyemem Doğrusunu Allah bilir demeyi yeğlerim Çünkü Gürsel paşanın döneminin taşkın ve azgın kişiliklerinden olmadığı kanaatindeyim Liyakatsiz, kullanıldı denebilir, o kadar İhtilali sorgularım, eleştiririm, Yassıada'yı ve neticelerini lanetlerim ama Paşa'nın kişiselliği üzerinden değil
Hani derim ki, tarihi siyasi kişiliklerin olgusal zeminde sorgulanması doğal, eleştirilmesi mümkün de, objektif tavır takınılmalı, şahsiyetleri, özlük hakları hiçe sayılmamalı elbette Ancak dediğim gibi bir başkası da 12 Mart yahut 12 Eylülün paşalarına tüm askeri kariyeri üzerinden rahmet okuyabilir
Neden olmasın da, o zaman safi gönülle karışık darbeciliği kutsamaya doğru gideriz, zaten darbe tarihimizin genlerimizi kodladığı gerçekliği de kapı gibi buna işaret etmiyor mu?
Nihayet hocam Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket Selam ve saygılarımla.
2016 da yaş üyeleri değişene kadar bütün terfikerden asker sorumluydu. Şurada sadece başbakan ve MSB sivil, diğerleri onlarca komutan. Herkesin it hakkı eşit. Bana c.baskani onayliyordu ama demeyesin. Boru gösteren paşa vb 2016 ya kadarhep aynı anlayış devam etti. Hepside irticaya karşıydı ama 160 fetocu paşa yanibadkarindaydi, tarlada yetismemisti. İyi kamufle mı olmuşlar? Kandırmışlar mı? Ellerinde istihbarat , bilgi görgü tecrübe gani ama kandırmışlar içki içerek karılarını açarak falan. O arada gariban Erol da AA ne güzel Türkçe konuşan Afrikalı diye sevindirik olmuş 😉 halbuki daha zekiydi onlardan.😔 Neticede 15 temmuzdaki 165 fetocu paşa ve alt kadrolarinin o rutbelere gelmesi yaygınlaşması üst komutanların onayından başka şekilde olamaz. Umarım kandirilmislardir. Diğer şık daha kotu çünkü. Sivil iktidarların bu atamalarda bir dahlinin olması, itirazı vb mümkün değil. Şura yapısı degistikten sonra mümkün olabildi ancak. Oy üstünlüğü secilmislere geçti. Yani konu öyle hemen "işte siz busunuz" noktasına gekecek kadar basit değil Herkesin siyaseti okuma tarzı var. Benimki statik değil.
Mergen kardeşim diyeyim Günaydın. Benim yorumumda bahsettiğim hususları açıklamıyor cevabınız. Yüksek askeri şura yapısı sivil otorite lehine değiştirilene kadar bütün terfileri asker yapıyordu. 15 temmuza kadar paşa rütbesine gelmek için geçen ortalama 35-40 yıllık süre(askeri okulu dahil) içinde hiçbirinin fark edilmemiş olması normal mi geliyor size? lojmandaki astsubayın hangi akrabası başörtülü bilen organizasyon, asıl görmesi gereken detayı mı kaçırmış? Yoksa başka şey mi var işin içinde ? Fetöyle ölümüne mücadeleyi böyle mi yaptılar? Onların mücadelesi daha çok muhafazakar birilerinin ülke yönetimine gelmiş olması. Siz e düşünmüyor musunuz zaman zaman; Şayet bu laikçi yobaz kafa erdoğanı emuhtıralarla, tehditlerle 367 lerle vb derdest edebilseydi, 15 temmuzda 160 fetöcü paşanın sayısı kaça çıkardı? Ordu kalır kıydı? Devlet Kalır mıydı? Erdoğan dışında kim bunları ordudan devletten temizlemeye cesaret edebilirdi? Bu açıdan bakıldığında inançlı diye, eşleri başörtülü diye, kendi meşreplerine göre yobaz diye gördükleri Erdoğanı devreden çıkarmak için canla başla çalıştıkları herkesin malumu? Bu çabanın Fetöye hizmet edeceğini öngöremediler mi? Yoksa ihale hem fetöye hem bunlara mı verildi? tarih bunu zaman içinde kayda geçirecektir. Şimdi de aynı ekibin ve işbirlikçilerinin askerdeki yargıdaki vb tüm kurumlardaki KHKlıları salıvermeyi, PKKLıları , imzacı akademisyenleri affetmeyi taahhüt edenlerin, askerimizi sınır ötesi operasyonlardan çekeceğini beyan edenlerin yanı başında hizalanmış olmalarını, onların çıkarlarına savunma mekanizmaları geliştirmeye çalıştıklarını görmeyelim mi? Dikkatinizi çekerim bütün bunlar yurtdılşında firari bütün fetöcü hesapların da ortak hedefi ve desteğiyle cereyan ediyor. Ben Türk milliyetçisiyim, Türkün dinine de kültürüne de düşmanlık yapmam, islamsız milliyetçilerden değilim. Ama, cürmümüz ne kadar ki işte.. Doğru bildiğimizi gücümüz yettiğince kısıtlı çevremizde anlatmaya çalışıyoruz.
Erol Bey, günaydınlar. Bakın, ikimiz de iyi biliyoruz ki doksanlarda böyle bir dünya yoktu... Her dönem sızmaya çalıştılar, ancak en başarılı oldukları dönemler, üs komutanlığı yaptıkları dönemler bellidir! Bunu sayfa sayfa şerhlemeye gerek de yok. En basiti emniyet bile, 80'ler, 90'larda ülkücüler ve Türkçülerin ellerindeyken, kimlerin eline ne zaman geçti? İşte tüm bunlar olurken, bizler yapmayın dedik... İsmail Hakkı Karadayı gibi komutanlar ölümüne mücadele etti! Tüm bunlar olurken, olimpiyat övenlerden, kutlu doğum haftası diye Fetöşün doğum gününü kutlayanlardan, tüm bu pisliklere "hizmet" diyenlerden asla olmadık, gurur duyuyorum bununla da... Şimdi de diyoruz;
ÜLKENİN HEMEN HEMEN TÜM KAYNAKLARI GASP EDİLMİŞTİR VE BUNUN AĞIR SONUÇLARI OLACAKTIR! ASLA VE ASLA O GASPÇILAR İLE ALAKAM YOKTUR, BU SUÇ ÖRGÜTÜNDEN YA DA SAADET ZİNCİRİNDEN NEFRET EDİYOR, ŞİDDETLE KINIYORUM...
Bu son paragrafın üstüne de burada olursak maksimum üç yıla tekrar konuşacağız. Hadi bakalım...
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Nuh Mete Yüksel, Ahmet Zeki Üçok, Kamer Genç gibi insanlar uyardı herkesi! Ama kimileri kulaklarını tıkadı... Ne oldu gerçekten Türkçe Olimpiyatları olunca? Kaç kişi Türkçe öğrendi, Türkçeye ne katıldı? Gerçekten +'sını ve -'sini koyalım hadi bu örgütün... Gerçekten iyi niyetli misiniz siz bu kadar???
""1990-2010 arasındaki Genel Kurmay Başkanları arasında, en çok FETÖ mensubunu ihraç eden komutan olmuştur. 229 FETÖ’cü, 734 tane de irticacıyı tutup kulaklarından Türk Ordusundan uzağa atmıştır." Ne hikmetse 15 Temmuza kadar paşa rütbesine gelmiş 165 civarı fetöcüyü fark edememiş. gariban nama zkılan eşi başörtülü düşük rütbeliler ki çoğuda fetöcü değil - ama hemen yanında karargahta 160 dan fazla fetöcü paşa yükseldikçe yükselmiş. Şurada kendi ağırlıkları olduğu dönemde üstelik.
Fetöş konusunda çok hassassınız, bakıyorum da. Onca cümle arasından yine Fetöyü ayıklamışsınız ne hikmetse. Bilirsiniz, iyi kriptolanırlar. Yanlış anlamayın, ilgi eşittir bilgi... Eşlerini açıp saçanları filan vardır. Özellikle TSK'da... İçki filan dahi içerlerdi o dönemin aşağılıkları... O palazlanan sözde "Paşa"lar o dönemlerde yüzbaşından ötesi değildi. Karnından karnından konuşan, hep bir şeylerin arkasına saklanan tiplerdi. Hala saklanıyorlar... İkimiz de biliyoruz ki bu adamlar kimlerin zamanında üs komutanlıklarına yükseldiğini.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.