Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Ömer Lütfi ERSÖZ
Ömer Lütfi ERSÖZ

Kabir Azabı Var Mıdır?

Yorum

Kabir Azabı Var Mıdır?

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

398

Okunma

Kabir Azabı Var Mıdır?

Geçtiğimiz günlerde kabir azabının olup olmadığının sorulması ve sonucunda kabir azabı yoktur diyenler olduğu için acizane konuyu aydınlatmak için bu yazımı yazmış bulunuyorum. Kabir azabının var olduğunu izah etmeye çalışacağım. İslam’ın ana kaynakları, edille-i şer’iyye dörttür. 1-Kur’an-ı Kerim 2-Sünnet-i Seniyye 3-İcma’ Ümmet 4-Kıyası Fukaha’dır. Kur’an ve Sünnet birbirinin alternatifi değil, İslam hükümlerinin oluşmasında vazgeçilmez ana kaynaklardır.

Son dönemlerde bize Kuran yeter diyerek Sünnete düşman olan, Sünneti devre dışı bırakmaya çalışan zavallılar türemiştir. Kuran-ı Kerimde beş vakit namazdan bahsedilmekte olup, kaç rekât ve nasıl kılınacağını ise Sünnet ’ten öğrenmekteyiz. Sünnet, devre dışı olursa, namaz gibi en önemli bir ibadeti bile yerine getirme imkânından Müslümanları mahrum bırakırız. Hatta Zekât, Hac v.b. ibadetler de Sünnet’e tabi olunmadan yapılamaz. Buna hiç kimsenin hakkı da yetkisi de yoktur. Tabiri caizse, Kuran-ı Kerim İslam’ın anayasasıdır. Sünnette yasaları hükmündedir. Kur’an ile Sünnet birlikteliği, tohum ile toprak veya et ile tırnak gibidir. İnsanlık tarihi incelendiğinde hiçbir İlâhî Kitap, Peygambersiz gönderilmemiştir. Bundan dolayı, Allah(c.c.)’ın gönderdiği Kitabı, insanların arasından seçtiği Peygamberinin aracılığına başvurmadan anlamaya çalışmak ya da Vahiysiz bir Peygamber telakkisi oluşturmak yanlış bir din anlayışının ortaya çıkmasına yol açacaktır. Hadis ’siz din, Peygambersiz din demektir. Bu da yeni bir din icat etmek anlamına gelir. Müslüman, kesinlikle Sünnete düşmanlık edemez, O’nu devre dışı bırakamaz. Vahiy denilince ilk akla gelen Kur’an’dır. Ancak; hadisin/sünnetin de Vahiy ile önemli bir ilgisinin olduğu da aşikârdır. Kısacası, Sünnet, dinin insan yaşamına formüle edilmiş biçimidir.

Âyet-i Kerimelerde: “Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün de: Firavun ailesini azabın en çetinine sokun (denilecek)!” (Mü’min Sûresi âyet:46) Ayrıca; Ali İmran Sûresi 169. ve Bakara Sûresi 154. âyetlerinde Allah yolunda öldürülenlerin rızıklandırıldığı bildirilmektedir. Hadis- Şerifte de: “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” (Tirmizî, Kıyamet, 26) buyurulmuştur.

Ölüm yokluk değildir. En güzel ebedi alemin kapısıdır. Nasıl ki toprak altına giren bir tohum, çekirdek görünüşte ölüyor, çürüyor ve yok oluyor. Ancak gerçekte en güzel hayata geçiş yapıyor. Çekirdek, tohum hayatından ağaçlık hayatına geçiyor. Aynen bunun gibi ölen bir insan da görünüşte toprağa giriyor, çürüyor ancak gerçekte berzah ve kabir aleminde en mükemmel bir hayata kavuşuyor. Teşbihte hata olmaz. Beden ile ruh ampul ile elektrik gibidir. Ampul kırılınca nasılki elektirik yok olmuyor, varlığı devam ediyor. Biz onu görmesek te biliyor ve inanıyoruz ki elektrik hala mevcuttur. Aynen bunun gibi insan ölünce ruh vücuttan çıkıyor ve var olmaya devam ediyor. Ölmeyen diri olan öz cevher ruhtur. Allah (c.c.) ruh’un yaşamını devam ettiriyor. Ruh; mükafat ve cezayı ölmeyen diri olan özelliği ile görecektir. İnsan rüyada yaşadıklarından etkilenir. Zengin olur sevinir, bazı acıları yaşa üzülür. Evinizde yatağınızda uyuyorsunuz rüya aleminde çok uzaklara kısa sürede gidip geliyorsunuz. Rüyada semaları gezip gelen sıkıntı ve sevinci yaşayan da ruhtur. Ruhun yaşadıkları bedene de tesir etmektedir.

İnsan öldükten sonra kabre konulunca, Münker ve Nekir adında iki melek, kendisine gelerek; ‘Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? dinin nedir?’ diye sorarlar. İman ve güzel amel sahipleri bu gibi sorulara doğru cevap verirler. Bu gibi ölülere cennet kapıları açılır ve Cennet kendilerine gösterilir. Kâfir veya münafık olanlar ise bu sorulara doğru cevap veremezler. Onlara da Cehennem kapıları açılır, oradaki azap kendilerine gösterilir. Müminler nimet içerisinde, sıkıntısız ve huzurlu yaşarken, kâfir ve münâfıklar ise kabirde azap göreceklerdir (bk. ez-Zebîdî, Tecrîdi Sarih, terc. Kamil Miras, Ankara 1985, IV 496 vd.).

Din İşleri Yüksek Kurulu Fetvasında konuyu net bir şekilde izah etmiştir : “Duyular ve akıl yürütme vasıtasıyla bilinemeyip vahiy yoluyla sabit olan gaybî konulardan biri de kabir azabıdır. Bu husus bazı ayetlerin işareti (Tövbe, 9/101; Mü’min, 40/46), çeşitli hadislerin de açık beyanlarıyla (Buhari, Cenâiz, 86) bilinmektedir. Bir hadis-i şerifte “Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse eğer o duraktan kurtulursa sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulamazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır.” (Tirmizî, Zühd, 5) buyrularak ölümle ahiret hayatının başladığı ifade edilmiştir. İnsan öldükten sonra kabre konulunca, Münker ve Nekir adında iki melek kendisine gelerek soru soracaklar, iman ve güzel amel sahipleri bu sorulara doğru cevaplar verecekler ve kendilerine cennet kapıları açılarak cennet gösterilecektir. Kâfir ve münafıklar ise bu sorulara doğru cevap veremeyecek, onlara da cehennem kapıları açılacak ve cehennem gösterilecektir. Kâfirler ve münafıklar kabirde acı ve sıkıntı içinde azap görürlerken Mü’minler nimetler içerisinde mutlu ve sıkıntısız bir hayat süreceklerdir (Tirmizî, Cenâiz, 71). Bu sebepledir ki Resûl-i Ekrem (s.a.s.) pek çok kez kabir azabından koruması için Allah’a niyazda bulunmuştur (Buhârî, Ezan, 149; Müslim, Küsûf, 8, Cenâiz, 85; Ebû Dâvûd, Salât, 155).”

İmtihan edilmek için gönderildiğimiz dünya hayatını İslam’ın hükümlerine uygun yaşayıp tamamlayan, kabirde, ahirette nimetlere gark olacak Mü’minlerden olmamız duasıyla sıhhat ve afiyetler dilerim.

[email protected]

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kabir azabı var mıdır? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kabir azabı var mıdır? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kabir Azabı Var Mıdır? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL