3
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
627
Okunma
"Kendimle savaştayım. Eğer kaybedersem. KAZANACAĞIM"
İnsan kendi ile savaşır mı dedim ilk duyduğumda. Kendin ile savaşmak. Hiç düşünmemiştim bir savaşın kendin ile olacağını. Benim bildiğim ve dilinden anladığım tek savaş karşındaki ile idi. Asıl savaşın içinde bir yerlerde kendin ile olanı daha ağır olur diye okuduğum bir yazıda durup o kadar düşünmüştüm. Hem kendimle savaşacak hem de ağır olacaktı. Ne kadar da garip gelmişti o zamanlar. İçimde ne istediğini bilmeyen bir BEN ile mağduru oynayıp hayatındaki insanları suçlayan diğer BEN. Nasıl bir cenderede olduğumu fark edebilmenin bedeli taşımakta zorlanacak kadar külfetli oldu. Sonradan anladım ki ağır olan bedellermiş, insanı düştüğü çukurdan çıkaran. Kendini bulmasına neden olan. Kendinde ve karşında bulunan aynayı fark ettiren. Ömür bir o kadar kısa iken kendini bulmak ne kadar da uzun. O uzun yolun yorgunluğu daha da uzun. Bittim tükendim derken diline doladığı sözcüklerle bedelini daha da ağırlaştıran bir BEN.
Bir rüya görmüştüm halimi anlatan ama benim bir türlü anlayamadığım, şimdi ise düşünüp de anlayayım derken yine uyayakaldığım...
Derin mi derin uyuyor iken düşümün ortasına düştü rüya sandığım. Yada çok ama çok gerçekti ben rüya olarak algılamak istedim. Öyle bam diye birden ve her yeri alt üst eder gibi değil de her saniyesi ile ağır aksak, nereye düşeceğini bilen ve dağıtması gereken yeri inceden acıtarak gelen. Dağıldım. Her parçam ayrı bir yere savrulurken ruhumu vuran şarampoller öyle birden vurup çıkıp gitmediler beynimden. Nereye gideceklerini, nereyi nasıl dağıtacaklarını bilen işinin ehli parçalardı.
Dağılırken an be an ben, yaralarını bulamayan ellerimle ancak yüzümü kapatabilmiştim. Delik deşik olmayan tek yer yüzümdü.
Beklenmedik bir zamanda düşümü paramparça eden rüya bittiğinde, ellerimi yüzümden çekmek epey bir zaman aldı. Ruhum batan her parçayı öyle derinden hissetmişti ki gözlerimin önünde parçalanana bakmak istemedi.
Ayakta durmakta zorlandığı her halinden belli olan bedenim ile boğazıma düğümlenen tek bir kelime olduğu yerde kalmak istercesine direniyordu. Direndiğim kendime diyemiyordum bu bir ... bu bir ... bu bir SAVAŞ .
Kısa olan ama bana uzun gelen ömrüm boyunca bu savaşı başkaları ile verdiğimi düşünmüş, kendimi de hep mağdur tarafa yakıştırmışken yüzüme tokat gibi çarpan bu gerçeklik öyle kolaylıkla benden çekip gidebilir miydi?