3
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
953
Okunma

Erkek çocuğunun gurur ve evin öz evladı görüldüğü zamanlarda ataerkil bir toplumda baskı ile büyüyen babamın da hep erkek çocuk beklentisi vardı.
İlk önce sırayla bir kız bir oğlan dört çocuk doğduktan sonra babamın
erkek çocuk hayali hep devam etti.
İki erkek olmasına rağmen gözü hiç doymadı.
Belki de o zamanların toplumunun bakış açısıdır.
Babam erkek olsun diye isterken üstüste dört kız daha olur .
Ve son umut artık annem bana doğum sancısı çekiyor.
Babam bahçede bir beklenti içinde derin derin nefes alıp verirken arka arkaya yaktığı sigarası bitmek tükenmek bilmiyor.
Bu sefer erkek çocuğundan ümitli.
Ve beklenen doğum gerçekleşiyor.
Karşısında beliren doğum ebesinden bir oğlunuz oldu, sözünü duyacağını beklerken bununda kız olduğu söyleniyor.
Ailenin yeni küçük üyesi ben dünya ya gözümü açıyorum.
Babam bahçede elinde çapa ile uğraşırken bu haberle hayal kırıklığına uğrar ve
elindeki çapa olduğu yere düşer, alır başını bulunduğu yerden uzaklaşır.
Akşama kadar bahçede oyalanır sonra çaresiz evin yolunu tutar.
Her ne kadar çok erkek çocuğu hayali olsa da ilk göz göze geldiği andan itibaren beni sevmiştir.
Ben de babama tüm sevimliliğimi sergileyip sevdirdim kendimi büyürken.
Hep onun kucağında göğsünde iletişim kurma çabasındaydım. Babamla sohbet etmek onun kalbini kazanmak benim için çok önemliydi.
Hatta babam kendisi anlatırdı bana doğumda böyle bir eylemi olduğunu ama şimdi beni sevdiğini.
Diğer çocuklar daha içine kapanık belki onları sevemedi eski kafayla ondan mıdır bilmem ama benim son ve sevilen çocuk olmam bazı kardeşlerimde kıskançlığa yol açtığını hep hissettim.
Ablalarım arada canımı yakmak istedikleri zaman bana lakap takmışlardı, evdeki adım tohumluktu.
Yıllarca babamın tohumluğu diye anıldım.
Zaman geçti ev içindeki tüm kardeşler büyüdü ve abilerden birisi evlendi. Şimdi aileye yeni bir üye daha geldi. Erkek delisi babam bu sefer tüm ilgi ve alakasını geline kaydırdı.
Ama bu ilgi normal değil, aklını kaybetmiş gibiydi.
Artık yeni gözdesi gelindi.
Babamın kucağında büyüyen benim ikinci plana atılmam minik yüreğimi çok üzmüştü.
Gelinde çok tutulmanın ve sevilmenin etkisiyle kısa zamanda ailenin sözü geçen en önemli varlığı haline geldi.
Babama ne söylenecekse hangi konuda izin alınacaksa gelini araya sokmak zorunda kalırdık.
Annem mi! o sadece evde eşi ne derse onu yapmak zorunda olan hiç bir konuda etkisi olmayan, görevlerini yerine getirmeye çalışan, pasif ve cahil kalmış zavallı ama dünyanın en saf en temiz kalpli ve kimse hakkında kötü konuştuğunu duymadığım bir anadolu kadınıydı. Kendisiyle alay edildiğini ya da küçümsendiğini dahi anlamaz yine de herkese iyi derdi, onun bu saflığı zaman zaman beni çok kızdırırdı.
Hayatım boyunca hep güçlü karakterleri sevmişimdir, belki yanlış ama annemin pasif olmasından mıdır bilmiyorum ruhum hep isyandadır...
Dilek’ce