25
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
2166
Okunma


İş yerine gelen müşteriler genel olarak, düğün öncesi alyans, bilezik, kolye gibi takı almak için uğrarlardı bize. O gün aynı an da iki gurup müşteri içeriye girdi. Birisi kalabalık bir aile topluluğu, diğer müşteri iki yetişkin sevgili idiler.
Öncelik olarak iki sevgiliyle ilgilenmek için kalabalık olan aileye müsaade ederseniz
sizin işiniz uzun sürecek gibi, bu gençlerin işini halledebilir miyim? Dedim.
Yaşlı bir teyze eee hadi bakalım biz bekleriz dedi. Onlara ne içersiniz sıcak veya soğuk diye sordum.
Çay istediler ve oturdular bekleme koltuklarına. Genç sevgililer nişanlanmak için gerekli olan alyans
ve tek taş yüzüklere baktılar.
-Genç kız bunu alalım uğur
-Uğur tabiiki aşkım hangisini istersen tak, sen ne taksan yakışıyor eline deyip gülümsedi ve kızın
ellerinden tutup sımsıcak baktı gözlerine. Sonra bana dönüp
-Abla şu iki parçayı tartar mısın?
Güzel bir alyans ve tek taş pırlanta seçmişlerdi. Hayırlı olsun, hayırlı işler dilekleri sonrası mutlu bir şekilde çıktılar.
Sırada bekleyen müşteri gurubuna buyurun, ne istemiştiniz hemen bakalım dedim. Tezgahın
önüne yaşlı olan teyze ve birkaç kadın geldi ve yüzünde ergenlik sivilceleri henüz sönmemiş
genç kız mı desem, ergen çocuk mu desem bilemedim. Çünkü "gelin gel bak" şuradan parmağına
hangisi uyarsa dedi yaşlı teyze. Gelin utana sıkıla tezgâha yaklaşıp baktı, bakıştırdı. Bu olsun dedi sadece.
Teyzenin yanında ki genç bayanlar, hayır o yüzük hoş değil , bence şu olsun dediler. Sanırım görümce olacak kişilerdi bu hanımlar. Memnuniyetsizliğini pek belli etmese de onların önerdiği yüzüğe peki dedi.
Denedi yüzüğü parmağına, Allahım o kadar ince o kadar zayıftı ki elleri, ne taksa parmağına bol geliyordu…
siz beğenin, ben parmağınızın ölçüsüne göre kestiririm dedim.
Yaşlı teyze seslendi...
-Sarraf hanım! Bize yirmi adet 25’er gramlık Adana burması, 40 gramlık
Maraş burması çıkart!.. ve altın kemer de alacağız, kol saatini hediye olarak üstüne verirsin! O kadar şey
aldık.
Tabi ki teyze ama eşantiyon olarak değil, ben gelin kıza hediye olarak vermek istiyorum saati
dedim.
Yaşlı teyze
-Sen ver de ne olarak verirsen ver dedi
Kaba bir ses tonu ile...
Tam bu esnada kapıdan içeriye bir erkek girdi. Anacığım ne yaptınız halledebildiniz mi?
yaşlı teyze he yavrum he Ahmed’im hallettik. Hesabı ödemek kaldı geriye dedi.
Ahmet güzel giyimli babayiğit 30 yaşlarında yakışıklı bir adam Dı.
Direk anası ile konuştuktan sonra, ergen gelinin yanına geçip, hadi bak! şanslısın kız ağırlığınca altın aldık diye
Gururlandı...
Ergen gelinin yüzünde utangaçlıkla mutluluk arası bir gülümseme belirdi.
Alan memnun veren memnundu sanırım ama sormasam çatlar dım.
Dayanamadım!
- Siz sanırım damat beysiniz?..
-Evet, abla damat benim!
-Hımm maşallah maşallah Kızımız da çok güzel olacak büyüyünce, şimdiden belli oluyor.
-Damat, abla zaten büyümüş, kocaman gelinlik kız olmuş on beş yaşında.
-Hımm Bende on beş yaşında gelin oldum!
-Öylemi ne güzel
-Kayın pederim sizin gibi ağırlığımca altın takmadı
-Eeee abla herkes biz olacak değil ya!
-Aynen herkes siz olamaz!
Aranızda kaç yaş var nişanlınızla?
-On beş yaş
-hımm
Haklısınız kimse sizin gibi değil.
-Sizin eşinizle kaç yaş var aranızda abla?
-Üç buçuk yaş
-Hımm abla, baya küçükmüş eşiniz!
-Ne alaka! illa on beş yaş mı olmalı?
-Yok hayır da…
Ne bileyim sizinki de tamamen oyuncak gibi evlilik olmuş..
-Ha şimdi o halde siz tek taraflı oynarsınız, eşiniz evcilik oynar siz babacılık
Dedim ve...
Damat seslendi anasına, anacığım ne aldıysan koy tezgaha geri!
Abla altın değil millete akıl satıyor,
Kendi düştüğü pişmanlığı bizden çıkaracak belli oldu dedi.
Ve çıkıp gittiler...
Aradan çok değil üç, beş yıl geçti. Aaaa aynı ergen kız geldi işyerime
-Merhaba dedi
-Buyurun
-Abla hatırladın mı beni
-Dur bir dakika sen şu ergen gelin değil misin??
-Evet abla o benim
-Şu alyansı bozdurmak istiyorum
-Neden?
Bu evlilik yüzüğüne nasıl bir ihtiyacın düştü ki bozduruyorsun?
eşin ve ailesi çok zengin gibiler Di?
-Abla eşim beni çok eziyor, ailesi ile birlikte yaşıyoruz, beni çok aşağılıyorlar üstüne bir de ihanet ve
dayak var dayanamadım çıktım o evden, gözlerine çakılsın zenginlikleri!
Ailem de beni kabul etmiyor dön tekrar evine rahat mı battı diyorlar zaten çok garibanlar birde ben,
tekrar yük olmak istemiyorum.
-Hımm pekala bozalım
Sağol abla dedi ama çok üzgündü!
Biraz oyalamak için lafa tuttum
-Başka bir ihtiyacın var mı?
-Hayır abla; bunun parası bile çok, bu parayla kendime üç kuruşluk bir ip alıp şehrin meydanına
asacağım kendimi, örnek olsun "ibreti aleme" kız çocuklarını küçük yaşta evlendilmesinler yoksa da aile’ler sahip çıksın!
O an İçimden kendi yaşayamadığım genç kızlığım geçti.
Duraksadım...
Genel olarak arkadaşlar arasında sohbet esnasında birileri "ben genç kız iken şöyle gezdim, şunu yaptım, bunu yaptım lise yıllarım da, üniversite de yıllarım da, dediğin de benim yüzüm daima yere düşmüştür.
Çoğu insanın okul yıllarına ait aşk hikayesi muhakkak vardır.
Ama;
O çağlarda başka birinin bebek emzirdiğini şimdiler de düşünmek bile korkunç olmalı
oysa ki...
Siz çocuksunuz ve bir bebeğe annelik ne kadar yapabilirsiniz!
Burnumun direği daima sızlamıştır, hatta yazının tam da bu kısmını yazarken olduğu gibi!
İnsanın çocukluk ve yetişkinlik arasında ki bir evresini yaşayamaması nasıl bir yoksunluktur,
yaşamayan hiç kimse bilemez, ya hep çocukluk anılarınızı
yahut da on beşin de başlayan evlilik ve...
Göğüsleriniz, tomurcuk olmadan rahminize düşen, ve ıkınmayı bile bilmediğiniz bir doğumun sancılı anılarını paylaşırsınız. ikisi arasında hiç doğmadan ölen can bulmayan bir "genç kızlık" durur aklınızın ücrasında.
Bir an daldığım maziden çıkıp ergen geline...
Dur!
Yine bozalım bu alyansı dedim ama
Nasıl ağlıyor, kıyamıyorum gözyaşlarına…
Belli ki ruhen ağır çöküntü içerisindeydi.
Bak!
Sen ip alma, hayat güzel, yaşamak güzel
Sığınma evine git dedim.
-Abla burası ilçe yok ki öyle evler
-Bekle sen!
Allahım kıza bekle dedim’de ben neden bekle dedim ki...
Öyle bir sorumluluk yüklenmiştim ki bocaladım o esnada
ne yapabilirdim hiçbir fikrim de yoktu açıkçası, zira bende, yaş olarak çok büyük ve tecrübe sahibi bir kadın değildim.
Yaş olarak Yirmi altı filandım, ama on bir yıllık evliydim.
Kul bunalmayınca Hızır yetişmezmiş derler ya,
Ne yapacağım diye düşünürken aklıma gelen ilk fikri uygulamaya başladım.
Ergen geline" otur sen az dedim, bir telefon
görüşmesi yaptım. Görüşmem bitince belediye’ye gidebilirmisin?
-Neden dedi.
-Sen benim kartımı ver başka bir şey deme!
-Tamam abla
O an için elimden gelen tek şey ise alyans’ını iki katına bozmaktı!
-Abla bu para çok fazla
-Hayır değil işçiliği kesmeden bozdum
Güle güle harca!
Teşekkür ederim abla dedi ve çıktı gitti.
Gel zaman, git zaman yine uğradı işyerime
Hayatım da her şey çok güzel gidiyor,
Belediye başkanı bana yardımcı oldu çalışmam için iş verdi.
Bir kızım var, kendimi toparlayınca onu da yanıma alacağım dedi.
Hadi Gözün aydın olsun inşallah dedim.
Ama sonradan çevreden duyduk ki...
Kocası çalıştığı iş yerine ve girip çıktığı her ortama gelip gidip rahat bırakmamış,
Üstüne bir de namusuna söz edilince dayanamayıp,
O ipi almış
Gariban!
#hüzünlükent