7
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
978
Okunma

Eskiden doğumlar bugünkü gibi hastane ortamında gerçekleşmiyormuş. Her 4-5 çocuktan biri henüz yaşına değmeden çeşitli sebeplerden ölüyormuş. Bugünkü yazımda yaşlı teyzelerle konuşarak “Satı ve Satılmış” isimlerinin izini sürdüm…
Öğrendiğim kadarıyla bizim ilçede her köyün bir türbesi varmış. Bu türbeler halk nezdinde kutsal sayıldığı için heybetli ağaçlarına kimse dokunmaya cesaret edemezmiş. Türbelerin ağaçları genellikle meyvesiz, azametli ve gölge veren cinsten olurmuş. Bu ağaçlara “Hayat Ağacı” veya “Adak Ağacı” denilirmiş. Hiç çocuğu olmayan veya çocuklarını peş peşe kaybeden kadınlar bu türbeleri gizlice ziyaret eder huşu içinde dua ederlermiş. Yapraklarını yaz- kış dökmeyen çam türü ağaçlara çaput bağlayarak adak adarlarmış. Fakat ilçemizin her köyünün ritüeli birbirinden farklıymış. Size farklı bir ritüel anlatayım:
Bebeklerini henüz yaşı dolmadan kaybeden kadınlar hamile kalınca adak işlemine başlarmış. Önce üç tane bıçağın sapına üç farklı türbe ismi yazılırmış. Bıçaklar, su dolu bir kabın içine bırakılarak çocukların uzanamayacağı bir yerde saklanırmış. Arada sırada kontrol edilirmiş. Bıçaklardan hangisi önce küflenirse, o bıçağın üzerinde yazılı olan türbeye gidilirmiş. Türbeye kırkı çıkmış çocuklar küflü bıçakla beraber götürülürmüş. Türbede dualar edildikten sonra, kırkı çıkmış bebek, anasının eteklerinin altından geçirilip yakasından çıkartılarak satma işlemi tamamlanırmış.
Bu işlemlerden sonra, türbeye götürülen çocuklardan kız olana Satı, oğlan olana ise Satılmış adı verilirmiş. Çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgiler, türbe geleneğinin Orta Asya’dan günümüze kadar hâlâ devam ettiğini gösteriyor.
Yazan: MEHPARE GÖKÇE