3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
649
Okunma
Bayramda birşeyler satmak zorundaydı. Başka çaresi yoktu. Bu sefer zabıtalara gerekirse polislere direnecekti. Zaten direnmediği kimse kalmamıştı. Rekabetci pazarcı arkadaşlarına, haraç isteyen mafyaya. Ayak takımına, aklınıza kim gelirse kendisini hayattan bir kalemde silmek isteyen eşe, dosta, hısıma, akrabaya herkese direnmişti. Neden yapmıştı bunları. Kendisini insan yerine koymamışlar, horlamışlar, sağa sola kakalamışlar, önüne gelen böcek gibi ezmek istemişti.
Bu sefer her türlü vartaya diklenecekti yine. İki gün sonra bayramdı. Çol çocuk kendisinden birşeyler bekliyorlardı. Her ne kadar karısı, " Sen nasıl bir adamsın, hiç mi yüzümüz gülmeyecek," diye ilenmemiş olsa da o herşeyi seziyordu.
En işlek caddeye örtüyü serdi. Üzerine pılısını pırtısını açtı. İki çocuk takımı satsa hiç yoktan iyiydi. En azından eve giderken ucuz şekerlerden alır çocuklarını sevindirirdi. İnsanların bayram alış verişi telaşesiyle cadde tıklım tıklımdı. Bir saat içerisinde üç beş parça birşeyler satınca neşesi yerine geldi. Müşterinin biri kendisiyle pazarlık yapıyordu ki zabıta ekibi pazarcının malını almaya yeltendiler. Pazarcı, müşteriyi bırakıp tezgahının üzerine abandı.
"Ekmeğime el koymayın!"
Kimin uğrunda. Mallarını çekiştirmeye başladılar. Pazarcı, can havliyle mallarına sarılmış direniyordu. İki gün sonra bayram. Eve birşeyler götürmek zorunda. Günlerdir yüzü gülmeyen karısının gönlünü alacaktı. Hiç şikayetçi olmuyordu ama karısının içinden neler geçtiğini çok iyi biliyordu. Çocukları, "Babacığım bayramlık neler aldın bize," diye bacaklarına sarılacaklardı.
"Tezgahıma el koymayın. Yalvarıyorum."
Kimse derdini anlayamadı. Zurnanın zırt dediği yerde canı yandığında, ekmeğinin zorla elinden alınmak istendiğinde kullanmak zorunda kalacağı sustalısına davrandı. Düşünme yetisini yitirmişti artık. Önündeki zabıtaya defalarca sapladı.
112 Acilin viyaklamasını duymadı bile.
Şimdi o pazarcı, mapus damında çile dolduruyor.
NOT: YAŞANMIŞ GERÇEK HİKAYE
A. Sarıkaya