3
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
531
Okunma
SICAK EKMEK KOKUSU
Dedem, ocaklığın başında, her zamanki köşesine kurulur, tabakasından çıkardığı tütünü özene bezene sararken isli çaydanlık, alevden bir türkü tuttururdu. Dedem, közü maşanın ucuyla tutarak, sigarasını yakar, derin bir nefes çektikten sonra, yanan ateşe var gücüyle tükürürdü yorgunluğuna, yalnızlığına inat... Ninem, dedeme söylenmeye başlar, o söyler, dedem de “ off off!" diye diye dinlerdi. İçilen bir bardak demli çaydan sonra unutulurdu söylenen sözler, çekilen oflar; çünkü edep vardı, hayâ vardı. Geçmişin geleceğe hatırı vardı; Yarına bakılacak yüz vardı...
Doğallığın en candan yaşandığı yıllardı çocukluğum. Gülümsemeler sahte değildi. Sanal değildi dostluklar, yalan değildi sevgiler. Komşunun acısı varsa paylaşılır. Sevincine de ortak olunurdu. Evlerde telefon yoktu ama hep birbirimizden haberdar olurduk. Oyuncaklarımız, tabletlerimiz; cep telefonlarımız yoktu. Oyun arkadaşlarımız vardı. Sevgi, hürmet, hatır, güven vardı. Bir selama servetler serilirdi ayağa. Sevgili yoktu. Sevgi vardı. Aşk vardı.
Dost, dostun derdini nefes alışından anlardı. Kalabalık değildi sokaklar ama yalnız da değildik. Kabloya bağlı değildi dostluklar, teklifsiz çalınırdı kapılar. Teklifsiz açılırdı kapılar, sofralar, kucaklar..
Devir öyle bir hâl aldı ki gerçekten evirdi, çevirdi, devirdi bizi. "Sırtındaki yükü herkes görürken kalbindeki yükü kimse görmüyor görmüyor..
Çocukluğum, çocukluğum,
Burnumda sıcak ekmek kokusu.
Ne güzeldi o günler,
Uzak diyarların türküsü.
Çocukluğum,
Yoktu eve ekmek götürme korkusu…
Şenol ŞEN