Türkiye-Suriye hududunda yaklaşık 800 kilometre boyunca uzanan ve atıl duran mayın döşeli epeyi bir toprağımız vardı. Buraların mayından arındırılması ve bu toprakların, topraksız olan çiftçiye verilmesi, bir müddet evvel gündeme gelmişti. Geçenlerde gazetelerde, belki de gözünüzden kaçmış bir haber vardı. Haberde, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının (TPAO) son 2 yıl içerisinde Suriye sınırında açılan 25 kuyudan 21’inde petrol bulduğunu, sınırdaki günlük petrol üretiminin, 800 varilden 2 bin 500 varile çıktığı” açıklanıyordu. İşin en güzeli neydi biliyor musunuz? Suriye hemen petrol çıkardığımız yerin karşısına bir sondaj kulesi dikmiş ve petrol çıkarmaya başlamışlardı.
Asıl önemli haber ise Milliyet gazetesinde 14 Haziranda yayınlanmıştı. “Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle anlaşma yapan Norveçli petrol arama şirketi DNO, Türkiye’nin Irak sınırındaki Silopi’ye 15 km uzaklıktaki Tavke köyünde bir kuyunun altındaki yatakta, 100 milyon varilden fazla petrol bulduğunu, kuyudan günde 5 bin varil petrol çıktığı belirtiliyordu.
Bakın bir tarafta 21+ bilmem kaç kuyudan günlük, 2500 varil petrol, öteki yandan bir kuyudan günlük 5000 varil petrol. Suriye hemen petrol çıkardığımız yerin karşısına bir sondaj kulesi dikmiş ve petrol çıkarmaya başlamış. Peki, biz neden aynı bölgede Suriye’nin yaptığı gibi günde 5000 varillik petrolü çıkarmıyoruz? Neden o bölgede TPAO’nun kuyu açmasına izin vermiyoruz? Çok mu zenginiz? İç borcumuz mu yok? Dış borcumuz mu yok? Bütün vatandaşlarımızın geleceğini garanti altına mı aldık?
Aslında bu bölge, petrol zengini bir bölgedir. Silopi’nin kuzeyinde bulunan Cudi dağlarının eteklerinden yeraltından Musul, Kerkük bölgesine, petrol akar. Silopi Osmanlı İmparatorluğu döneminde; Musul şehrine bağlı bir yerleşim merkeziydi. Silopi şu anda, Şırnak ilinin bir ilçesidir. İlçe Dicle, Hezil ve Nerdüş Irmakları ile çevrilidir. Zaman, zaman bölgede kendiliğinden çıkan petrol, Hezil çayına karışır gider. Durumu bölge sakinleri bilirler. Bu kişilerin içi yanar, ama yine de bir şey yapamazlar. Devlet büyüklerimizin ise sesleri çıkmaz ve bu konuda nedense doyurucu bir açıklama yapmazlar.