5
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
900
Okunma
Değerli Okuyucu,
Gündem Doğu Akdeniz, Navteks ilanları ve Yunan tahrikleri ile çok yoğun akarken ibretlik bir mektubu alıntılayarak istifadelerinize arz ederim.
Mektubu okuduktan sonra insan düşünmeden edemiyor mektupta bahsedilen Türkler bu ülkede mi yaşamışlar ?
Eğer o bahsedilen Türkler böyleyse bugünümüzde, karşımızda hortlayan mahlukatlar kimin nesidir?
Öyle ya gün geçmiyor ki
-bir taciz, tecavüz istismar haberi çıkıyor henüz bir öncekinin şaşkınlığını atlatamamışken daha feci bir başka haberle kahroluyoruz...Mukaddes hatıramız Mevlanaların Hoca Ahmet Yeseviler’in Şeyh Edebalıların da büründüğü sarığı cübbeyi de lekeleyen, her sakallıyı İşid -el kaide midir şühesiyle içimize ürpertiler salan, cinciyi hoca makamına taşıyan hangi Türkler ? Nefis terbiyesi - edebi hal için kurulan tarikat (doğru yol )ler nasıl yolsuzların ellerine geçmiş buna müdaade eden göz yuman cahil cühela hangi Türkler ?
- Hatun ismiyle taçlandırdığımız kadınlarımızı, eşlerimizi, annelerimizi, kızlarımızı arkadaşlarımızı kurban veriyoruz kaç tane cılız eylem oldu ne yazık ki bir elin parmaklarını geçmiyor oysa 2019 yılında kaybettiğimiz can 474 !
- 19. yüzyıl başlarına dek Avrupa medeniyeti kadın şeytan mıdır insan mıdır cinnetini yaşarken biz bu hale nasıl düştük, eyvahlar bize...
Özgür bir ülke için başımızı bağlayıp başörtüsü eylemleri yapan biz erkekler şimdi neredeyiz hani ses getirecek tüm ülkeyi ayağa kaldıracak kadın cinayetine dur de ! eylemi neden olmuyor, olamıyor olanlar neden cılız kalıyor yuh olsun yazıklar biz erkeklere...
Daha fazla uzatmadan mektupla baş başa bırakayım; eyvahlar olsun mektup amacına ulaşmış görünüyor...
Sultan İkinci Mahmud Han zamanında, Fener Patrikhanesi’nin kapısında asılarak idam edilen, Rum isyanının baş planlayıcısı Patrik Gregorios’un (1237 -m.1821) Rus Çarı Aleksandr’a yazdığı mektup..
“Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak gayr-i mümkündür.
Çünkü Türkler, Müslüman oldukları için çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır.
Gayet mağrurdurlar ve izzet-i iman sahibidirler.
Bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, ananelerinin kuvvetinden, padişahlarına (devlet adamlarına, kumandanlarına, büyüklerine) olan itaat duygularından gelmektedir.
Türkler zekidirler ve kendilerini müspet yolda sevk-u idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar.
Gayet kanaatkârdırlar.
Onların bütün meziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da ananelerine olan bağlılıklarından, ahlâklarının sağlamlıklarından gelmektedir.
Türklerde evvela itaat duygusunu kırmak ve manevi rabıtalarını (bağlarını) kesr etmek (parçalamak), dini metanetlerini (sağlamlığını) zaafa uğratmak (zayıflatmak) icap eder.
Bunun da en kısa yolu, ananat-i milliye (millî geleneklerine) ve maneviyelerine uymayan harici fikirler ve hareketlere alıştırmaktır.
Maneviyatları sarsıldığı gün, Türklerin kendilerinden şeklen çok kudretli kalabalık ve zahiren hâkim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddî vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir.
Bu sebeple Osmanlı Devleti’ni tasfiye için mücerred olarak harp meydanlarındaki zaferler kafi değildir. Hatta sadece bu yolda yürümek, Türklerin haysiyet ve vekarını tahrik edeceğinden, hakikatlerine nüfus edebileceklerine sebep olabilir.
Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden, bünyelerindeki tahribi tamamlamaktır.”