3
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
781
Okunma

Yıllar önce koşulara meraklıydım. Şirketlerden düzenlenmiş olan koşular; beş, on, onbeş kilometre olanları zor demeden katılmayı severdim. Zamanla maraton, triatlon, “iron man” dediklerine de merak sarmaya başladım.
E bide gençliğin verdiği hız! Durmak bilmeyen deli kan... derken bir baba hikayesine tanık oldum.
Hikaye bir babayı anlatıyor. “Baba” gibi bir babayı...
Bir gün bahçede otururken evladı babasına sorar;
“Babacığım! Benimle beş km koşar mısın?”
Babası hiç tereddüt etmeden “evet” cevabını verir ve beraber koşarlar.
Aradan biraz zaman geçer ve oğlu tekrar sorar;
“Babacığım! Benimle maratonu koşar mısın?
Kalp rahatsızlığı olan baba yine hiç gözünü kırpmadan “evet” der... ve beraber maraton koşarlar.
Derken bir gün babasına “babacığım, beraber “iron man”e katılalım mı?” diye sorar.
Baba yine tebessüm ile “evet” der.
Belki bilmeyenler varsa; “iron man” dedikleri olay yaklaşık 4 km yüzme, 180 km bisiklet sürme ve sonunda 42 km maraton koşusu ile birlikte bitirip tamamlanır.
Bunda ne var diyenler vardır belki.
Mesele şu; bu babanın oğlu engelli. Tüm vücudu felçli olduğu için, tuvalete bile kucaklanarak götürülen bir genç.
... kıpır kıpır bir delikanlı.
Bu baba evladınla beraber “iron man” yarışmasına katılmakta hiç tereddüt etmeden, engel tanımayan bir baba. Herkesin harcı değildir “baba” gibi baba olmak!
Engel tanımamak, evladı için...
Senin engelin neydi?