Doğduğu günden beri anadan üryan gezen kralımızı o gün giyinik gören köylüler için her zamanki gibi bir sabah olsa da çocuklar şaşkındı.

Hani felsefe kitaplarında verilen örnekteki gibi bir bebek babasının tavanda yürüdüğünü görse şaşırmaz, çünkü dünyayı henüz tanımıyordu ya; biz millet olarak tavanda gezen babamızı bırakın şu hali bile yadırgamıyoruz.

Bir muz kabuğunun kokusuna takılmış bir maymun gibi iştahla kendimizi gücümüzün ötesine taşıyıp var gücümüzle hizmet etmeye devam ediyoruz emperyalizme, kapitalist düzene.

Sözde din adamlarının yine sözde kendi inançları kaynaklı çok eşliliğe bile alıştırmışken kendimizi, adamın biri çıkıp da ’beyler, ben tek eşlilikten yanayım, aksini söyleyeni de tanımam’ dediğinde her birimiz ’din elden gidiyor’ naraları atıp onu taşlamaktan geri kalmıyoruz. Garip olan bazı kadınların da bu ahlaksız düzeni benimsemiş olması.

Kimsenin ruh hali, bakış açısı beni ilgilendirmez. Lakin benim kötüye, çirkine, iğrence ait sözlerim de yasak masak dinlemez.

Testesteron hormonuna yenik yaşayan, nefs’ini dizginlemeyi bilemeyen, artık insanlıktan uzaklaşmış toplulukların tehditkar, ahlaksız duruşlarına karşı cevabım;

Buyrun gelin.

Gelin de kendinizi belli edin. Açığa çıkın.

’Anne kral çıplak’ diye bağıran çocuğu hatırladınız değil mi!

Bizim kralımızı kandırmışlar.
İğfal etmişler.