6
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
926
Okunma

Benim insan ilişkilerimde mâneviyata verdiğim değerden olsa gerek, biraz farklılıklar vardır. İnsanlara yaklaşımım maddeden soyutlanmıştır, mânâ içerir.
İnsanlar var bilgiçlikte üzerlerine yoktur. Kimseden aşağı kalmayı içlerine sindiremezler de. Yaşantı deseniz; "siz hayat mı yaşıyorsunuz" derler. Onlar en güzelini yaşıyorlardır. Karşısındaki ile konuşurken öyle küçümser tavırlar hâkimdir. Kendini beğenmişlik hat safhadadır. Kompleksten ezilen, hep de içlerini kemiren bir şeyler bulan zavallılar diyorum onlara.
Biz de yaşıyoruz bu hayatı. Biliyoruz demeden. Hep bilgiye ve öğrenmeye açık. Kendi var olduğu değerlerle yetinen. Mütevazı bir yaşantıyı seçmiş, kalender yaşayan insanlarız. Hep rahat ve huzurlu. Küçük olmaktan memnun, küçücük karıncalar gibi yaşıyoruz.
’’Siz yükselmek istediğiniz zaman yukarı bakarsınız. Bense, aşağı bakarım; Çünkü yükselmişim.’’ Nietzsche
Gecenin karanlığında, gökte yapayalnız yanan bir yıldız gibi, bir göçmen kuşu gibi yurdundan çok uzaklarda yapayalnız, sessizce yaşarız. Erdemli yaşamaktır ilkelerimiz.
Hani senaryo yazılmıştır, baş aktör oynar rolünü. En baba karakterdir canlandıracağı.
İşte biz gerçek hayatta yaşadık bunları. Oynamadık, bizim yaşam tarzımız oldu dürüst yaşamak.
Namerde boyun bükmeden hep dağlar gibi dimdik durduk. Hiç eğilmedik, bükülmedik, dökülmedik.
Kötüler de oynandı o sahnelerde. İşte o karakterleri de gördük biz hayatta. Asl olanın suret değil mânâ olduğunu, kabukların özü muhafaza ettiklerini de okuduk. Öylesine bulanmadan donmadan akmayı da öğrendik Mevlânâ´dan.
"Kralım demekle kral... Âlimim demekle de âlim olunmaz. "
"Ahlâksal eylemlerimizin amacı mutluluktur . Ahlâki mutluluğa erişmek ise ancak bilgi ile mümkündür. Bilgi insanları doğru eylemelere, bilgisizlik ise yanlış eylemlere götürür. Bilgidir ki insanı ancak mutlu, ahlâklı ve erdemli yapar. " Sokrat
Bir gün evine polisler gelirler ve Sokrat´ı tutuklarlar . Tam götürürlerken hanımı polislere seslenir; " O’nun suçu yok ki, niye götürüyorsunuz ? "
Sokrat hanımına döner aynen şöyle der; " Sen rahat ol. Suçum olsa da götürselerdi daha mı iyi olacaktı. "
Ben diyorum ki şu yasadığım ömrümde insanların kalbinde ne kadar yer ettim? Sen ne kadar yer ettin? Benim evlatlarım ne kadar yer edecekler? Herkesin bu soruyu kendine sorması gerekmiyor mu?
Öylece bir kenarda durayım, gerilerde, hiç kimse demesin; şuyu var, buyu var. Malda mülkte gözüm yok. Zenginlik de istemiyorum. İste benim sahip olduğum zenginliğim de bunlardır.
Sevenlerinin gönlünde yer etmek, iyi bir insan olarak anılmak en büyük zenginlik ve böyle yaşayıp, bu dünyadan öyle rahat huzur dolu göçmek. Allah cümlemize hayırlı ömür versin inşallah.
Gürül gürül, sütten ırmak gibi akan bir derenin kenarında olmalıyım. Tıpkı bir annenin kucağında uyuyan bebek gibi uyuyayım. Sonra alıp başımı gideyim. Gün boyu gece demeden yürüyeyim. Uzaklara varayım. O yüce dağların şâhikalarına tırmanayım. İksir gibi sular içeyim kaynaklardan. Sessizliği dinleyeyim. Sonra o uzaklara bakıp; bağıra bağıra aşk şarkıları söyleyeyim.
Benim dünyam ne güzeldir
Bir bilseniz... Bir bilseniz
Ah! Bilseniz içimdekileri...
---
Fikret Şimşek