6
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
1114
Okunma

Hala aramızda yaşayan temiz yürekli bir çocuk vardı. Hem cana yakın hem de mertti. Ancak gelin görün ki arkadaşları onun bu özelliğini suistimal ettiler. Nasıl mı? Çocuk arkadaşlarına bir konuda söz verdiğinde, sözünü tutar, onun gereğini de yerine getirirdi. Yemeğini, zamanını, duygularını, fikirlerini... Neredeyse herşeyini arkadaşlarıyla paylaşır ancak; arkadaşlarından hiçbir şekilde karşılık bulmazdı. Arkadaşları ise onun fikirlerine karşılık vermedikleri; eşyalarını, yemeklerini paylaşmadıkları gibi ona enayi, ahmak, saf dediler... Arkadaşlarının bu tavırlarını farkettikten sonra onlara yaptıklarının yanlış olduğunu anlatmaya gayret gösterdiyse de bir sonuç alamadı. Hatta arkadaşları açık seçik bir şekilde ve daha saldırganca bir turum sergilediler.ne yaptıysa hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Böylesi hayal kırıklıkları, onun insanlara küsmesine neden oldu. Artık kimseye güvenemezdi. Bu güvensizlik onu yalnız kalmaya, özellikle yaşıtlarından uzaklaşmaya itti. Son derece akıllı bir çocuktu.kitap okumayı, insan dışındaki canlı-cansız varlıklarla arkadaş olmayı seçti. Bulutsuz geçelerde ay’ı seyredip onunla dertleşiyor, gündüzün gelmesini hiç mi istemiyordu. Bu durum annesini sevindirmiyor değildi. Çünkü; oğlu çocuk yaşında bir yetişkin insanın olgun yalnızlığını yaşıyordu. Böylece biricik oğlu insanlardan gelebilecek tüm tehlikelerden korunmuş oluyordu. Annesi ona böyle kalmasını tembihleyerek; bu kararının onu hayatta başarılı kılacağını düşünüyordu. -Annelik böyle bir şey herhalde biricik yavrusu zarar görmesin de varsın ne olursa olsundu? Bilmiyoruz tabi ki annelere bunu sormak lazım...-
Baba ise çok başarılı bir psikolog idi. Muayenehanesine gelen onlarca hastanın dertlerini dinlemekten, onlara çözüm bulmaya çalışmaktan belli ki kendine bile vakit ayıramıyordu. Ancak ne olduysa bir gece Başar’ın ay ile sesiz ve gizlice dertleşmesine şahitlik etmesiyle oldu. Biricik oğlunun bu davranışı babayı ürpertti. Başar’ın bu davranışı, kronik yalnızlığa, sonra da intiharla sonuçlanacak bir hayatın başlangıcına delalet ediyordu. Babanın tüyleri diken diken oldu, çocuğuna belli etmeden, sabaha kadar bir çözüm yolu aradı. Allah’a yalvarıyor bir çıkış yolu arıyordu. Hiçbir yol bulamadı. Zaten insan bir şeyi ehemmiyetinden ötürü aşırı isterse, durumu ve olayları yeterince ve sağlıklı gözlemleyemeyeceği için sorunun çözümünde veya istişeğin gerçekleşmesinde muvaffak olamıyordu. O bunu bildiğinden çocuğuyla vakit geçirmenin daha sağlıklı olacağını düşündü.
Baba, sabah erkenden uyandı, güzel bir kahvaltı hazırladı, ne de olsa gerçek ve sağlıklı bir aile olmak sofradaki birliktelik ile başlardı. Belki de bu yüzden insanlar hafta sonlarını, tatil günlerini severdi. Sonra baba oğlunun odasına gitti, oğlunu öperek uyandırdı. Daha sonra da oğul-baba birlikte, anneyi öperek uyandırdılar. Herkes şaşkındı. Kimse bu olanlara anlam veremedi, fakat gerçek herkesin çok mutlu olduğuydu. Baba, hem eşine hem de çocuğuna ciddi ve samimi bir şekilde bakıp onları ayrı ayrı işaret ederek şunları söyledi:
_ Bugün kimse bir yere gitmeyecek... ne sen işe! ne de sen okula! Tamam mı?
Kadın da çocuk da şaşkındı. Ama mutluluklarını da bozacak Halleri yoktu. Bu sebeple kimse bir yere gitmedi. Baba kararını verdi: Şehirden uzaklaşacaklardı, sesiz sakin bir orman mı, güzel bir dağ evi mi veya bir motel mi olur! detayları yolda belirleyeceklerdi. Canları, ne zaman sıkılırsa o zaman döneceklerdi. Anne:
_ Ne zaman canımız sıkılırsa...
_ Ne zaman sıkılırsa...
_ Randevular...
_ Hepsi iptal...
_ Benim işim
_ Yok...
_ Nasıl yok..?
_Hiçbir şey yok... Biz varız biz! Sadece biz!
Ailecek üst baş hiçbir şey almadan sadece ama sadece üzerindekilerle, koyuldular yola... Ben diyeyim günlerce siz diyin aylarca... dönmediler. Ama esas mesele çocuktu. Adam, hiçkimseye bu konuda tek kelime etmedi. Ailecek, gönüllerince gezip tozdular. Baba da çocuğunun sorununu nasıl çözeceğini buldu. Ve evlerine, eski Tanrı’larına geri döndüler, ara ara da böyle kaçamaklar yaptılar. Kimi zaman sorunlarını çözmek için kimi zaman da dinlenmek için...
Eve vardıkları ilk gece, baba, oğlunu karşısına alıp şunları söyledi:
_Hayatımızda insanlar olmalı; hem iyi hem de kötüler... Çünkü kötüler, kötüler için vardır; iyiler de iyiler için... şunu unutma ki iyiliğin ve kötülüğün varlığı ve savaşı sonsuza kadar sürecek... Biricik oğlum söylediklerimi harfiyen yerine getir. Yarın okula git, kekeme taklidi yap! Seninle alay edenleri hayatından çıkar! Diğerlerini hayatına dahil et! Hiç korkma! Sakın korkma... Hadi aslan oğlum...
_ Çocuk sabahleyin okula gitti, sınıfa adım atar atmaz:”mmmmmmemmmeeemmeeerhaba!” dedi. Sınıfta 3 kişi ona gülmedikleri gibi ve gülenlere de tepki gösterdiler. Bu üç arkadaştan biri: eşi oldu(sadakat) , diğer ikisi de, iş ortağı oldular( dürüstlük ve cesaret)
Ve çocuk hayatı boyunca bunu uyguladı. Her uyguladığında babasına saygı duydu.