5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
674
Okunma
Büyüklerimizden bize intikal eden güzel hasletlerimizden birisi Kur’an-ı Kerîm’in kitap haline de saygı göstermektir. Millet olarak belki de hiçbir toplumda olmadığı kadar değer verir, en güzel mahfazalar içinde evin başköşesinde en yükseğe koyar, başımızın üstünde tutarız. Osman Bey’in Kur’an-ı Kerîm bulunan odada yatmayıp sabaha kadar ayakta durduğunu menkıbe olarak dilden dile anlatır, hac veya umreye gidildiğinde bu düzene uymayan davranışları, yere koyuyorlar diye eleştiririz. Doğudaki illerimizde ise bulunduğumuz mekana Mushaf-ı Şerîf geldiğinde insanlar ayağa kalkarlar. Hepsi çok güzel hasletlerdir. Fakat aynı şeyi camilerimiz için söylemek mümkün mü?
Evlerde en üst raflarda, baş üstünde tutulan Kur’an-ı Kerîm’ler camilerde öylesine bırakılıveriyor, üzerine ne idüğü belirsiz kitap broşür, etek, örtü, ele geçmiş her ne varsa öylece atılıyor, Kur’an-ı Kerîm’ler okunduktan sonra üst rafa uzanma zahmetine katlanmaksızın elin yetiştiği ilk rafa öylece bırakılıveriyor. Cemaatin bu konuda dikkatsiz olduğu bir vakıa. Fakat oralardan sorumlu görevliler her kimse onlarında pek canları sıkılmıyor anlaşılan. Her karışıklık anında düzeltmek mümkün değildir ama en azından ara ara cemaate uyarılar yapılarak farkındalık oluşturabilir.
Bir camide; her bir rafta değişik yayın evlerine ait yine değişik boy ve ebatlarda bir hayli Kur’ân-ı Kerîm ve Yasin-i Şerîf cüzü sıralı olan dört raflık bir kitaplık düşünün. Camilerde çokça görmeye alışkın olduğumuz türden beş-on kitap ise özenle en üst raftaki Kur’ân-ı Kerîm’lerin önünde sıralanmış. Alt raflar da yine Kur’ân-ı Kerîm’ler bulunmaktadır. Bu manzara ile sık sık karşılaştığım için resim çekmek ilk anda hatırıma gelmedi. Aklıma geldiğinde ise o kitapları tekrar yukarıya koymaya vicdanım elvermedi. Yere indirdiğim kitaplardan birinin üzerine ’Hangi vicdan bu kitapları Kur’an-ı Kerîm’lerin üzerine koymaya razı olur?’ diye yazmakla yetindim. Söz konusu yerde bir de türbe vardı. A.. O da ne? Rafın üzerinde büyük boy bir Kur’an-ı Kerîm bulunmaktadır. Üzerine kabirlerin üzerine örtülen cinsten değişik örtüler katlanıp bir güzel yerleştirilmiş. Bunu cemaatin yaptığını zannetmiyorum. O örtüleri katlamak, kaldırmak o türbeden sorumlu görevlinin vazifesi olsa gerek. Biri gönüllü olarak yapmış bile olsa yine de buna dikkat etmesi gereken kişi oranın sorumlusudur. Aslında isim verip kendimi ihbar etmeyi çok isterdim. İtiraz etsinler bende içimi boşaltayım diye. Ama bu öyle bir aymazlık ki her tarafta rastlanabilir.
Hani namazın içindeki ve dışındaki farzları diye ezberlediğimiz kurallar vardır. Kur’ân-ı Kerîm okumanın adabı da içindeki ve dışındakiler şeklinde bize talim edilmiş olsaydı keşke. Dışındakiler diye sistematize edilmiş kurallar olsa bize neler söylenirdi? İlk akla gelenler şunlar olabilirdi:
1-Kur’an-ı Kerîm üzerine hiç bir şey konulmamalıdır.
2- Kur’an-ı Kerîm üzerine ancak ve ancak yine sadece Arapça’sını içeren Kur’an-ı Kerîm konulabilir. Meal aslı gibi olmadığı için, Türkçe veya herhangi bir dilde meal içeren Kur’an-ı Kerîm dahi konulamaz.
3- Yasin-i Şerîf cüzü ve benzerleri de aynı kurala uymalıdır. Tam ve sade Arapça olan cüzün üzerine içinde başka dillerde meal veya surelerin transkrip edilmiş hali bulunan cüzler konulmamalıdır. Allı güllü cüzler, tam olan Kur’an-ı Kerîm’in üzerine de konulmamalıdır.
4- Eğitim amaçlı olarak öğrenimde kullanılanlar hariç, Kur’an-ı Kerîm sayfalarına notlar yazılmamalıdır.
5- Üstünde yazı resim vb. bulunan ayraçlar kullanılmamalıdır.
Büyüklerimiz Kur’an-ı Kerîm okurken veya çalışırken kalemlerini, hatta ellerini dahi Kur’an-ı Kerîm’in üzerine koymazlardı. Onlar ellerini ya diz üstüne veya rahledeki mushafın iki yanına nizami bir şekilde koyarlardı. Belki dışına saygı göstermek kolay önemli olan gereğince amel etmektir diye düşünülebilir. ... Kolayı becerememişken zoru nasıl başarıp, gereğince amel edeceğiz? Önemli-önemsiz, caiz-caiz değil, tartışmasına girmeksizin, bu işi camii görevlilerinden de beklemeksizin, yurdumun insanları olarak bizler bu konuda farkındalık oluşturmaya niyet edebiliriz. Her Müslüman dininin görevlisidir diyerek gittiğimiz cami ve benzeri kamuya açık alanlarda rafları düzene koymaya özen göstererek küçük de olsa bir adım atmış olamaz mıyız?