Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
NedameT
NedameT
VİP ÜYE

Prof. Dr. Türkan Saylan, Hatırasına...!

Yorum

Prof. Dr. Türkan Saylan, Hatırasına...!

5

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

1236

Okunma

Prof. Dr. Türkan Saylan, Hatırasına...!

Prof. Dr. Türkan Saylan, Hatırasına...!

Yıl 1958.
Hayatının dönüm noktası ,
Sıradan insanların hayatında büyük travma yaratabilecek bir şeye tanık oluyor.
Okuldan arkadaşlarıyla bir gün Bakırköy Akıl Hastanesini gezmeye ve orada ki ortamı görmeye gidiyorlar.
O zamanın Bakırköy’ü kabus.
Çırılçıplak dolaşıyor akıl hastaları, demir parmaklıkların arasındalar.
Hastane demek ayıp aslında; bildiğiniz tımarhane.
Hastane rehberi diyor ki “Gelin sizi Cüzzam’lıların pavyonuna götüreyim.”
Sonra da uyarıyor, “Aman sakın dokunmayın” diye.
Şimdi düşünün, gencecik bir kadın ve hamile.
Hayat tecrübesi sıfır.
Bir tepeden bakıyorlar aşağı.
Çukur bir alanda üç barakadan paramparça giysiler içinde cüzzamlılar çıkıyor.
Bir görevli gelip yemeklerini bir bakraca boşaltıp gidiyor.
Sanki hayvanat bahçesi...
Öyle içine dokunuyor ki bu manzara gencecik anne adayı Türkan’ın.
Unutamıyor. İsyan ediyor...
Bir doktor, bir hastaya dokunmadan nasıl şifa verebilir diye...
Kitap okuyor, araştırıyor.
Öğreniyor ki bu hastalığın tedavisi var.
Öyle dokunarak da bulaşmıyor.
Toplumun bir bireyi olarak “suçluluk” duyuyor, bizim bugünlerde farklı konularda duyduğumuz gibi...
Ama boş tepkilerle vakit harcamıyor.
Gidiyor, uzmanlık olarak Deri ve Zührevi Hastalıkları seçiyor ki onlara çare olabilsin.
“Amaaan, ne yapalım, bu düzen böyle...” deyip, oturmayan, sızlanmayan yürekli bir kadın,

Asistanlığın da mesela, bir bakıyor ki gece nöbetlerinde hiçbir hastaya yardımcı olamıyor.
Çünkü tansiyon aleti bozuk, derece yok, enjektör yok.
Ama o pes etmiyor.
Tutup yönetime bir dilekçe yazıyor ;
“Bu şartlar altında hekimlik yapıp şifa veremem.
Ya bunları tamamlayın, ya da ben nöbet tutmayacağım” diye.
Arkadaşları diyor ki, “kızım sen deli misin, atarlar seni.”
Ama ne oluyor biliyor musunuz?
Bir hafta sonraki nöbeti geldiğinde bakıyor ki, üstünde adı yazılı bir dolap konulmuş odaya.
İçinde istediği her şey var.
Ceza almadığı gibi, şifa dağıtabileceği ortam sağlanmış.
Bu ülkede cüzzamlılara “eliyle” ilk dokunan, yaralarını ilk saran o.
Hem sadece tıp boyutunda da bakmıyor olaya.
Onları toplumun dışına iten zihniyet ile de savaşıyor.
Hayatın içine dahil etmeye çalışıyor cüzzam hastalarını.
Sokaklarda dilenen cüzzamlıları birer birer toplayıp yaralarını sarıp iyileştirmeye çalışıyor.
Bir ufacık saptama yapayım hemen.
Bu arada boşanmış, eşi oğullarını bir süre göstermemiş.
Sonra kıt kanaat geliriyle zor bela bir ev açmış, oğullarını yanına almış.
Yani özel hayatı da öyle çöpsüz üzüm değil.
Önce Cüzzamla Savaş Derneği’ni kuruyor.
O korku filmi gibi pavyonları daha ulaşılır, yaşanır bir hale getiriyor.
Sonra en büyük hayalini gerçekleştiriyor,
“Lepra Hastanesi”. Yıl 1977...
Orada çalışacak gönüllü doktor ve hemşire bulmak bile iş.
Ama öyle şahane hekimler yetişiyor ki o hastanede, sonradan çok değerli isimler olarak tıp literatürüne geçiyor hepsi. Sadece hastane de değil, sosyal bir merkez oluyor Lepra Hastanesi.
Mesela cüzzamlıların ayakları deforme olurmuş, özel ayakkabı giymeleri gerekirmiş.
Ayakkabı Atölyesi kuruyor hastanenin içine.
Atölyede çalışanlar yine cüzzamlılar.
Bu arada para yok. “Parasızlık imkansızlık değildir, bahanedir” diyor Türkan Saylan.
Almanya’dan bağışlanan bir dikiş makinesiyle nevresim diktiriyor hastalarına...
Bunları satıp gelir elde ediyorlar.
Umutsuzluğa hiç yer vermemiş hayatında Türkan Hoca. “Ömür boyu kendimi hep sıfırdan başlamaya hazır hissetmişimdir” diyor. Hayatta en sevdiği şey mesleği, ama “Bir gün elimden diplomam alınsa, gider yenisini alırım” diyecek kadar manen de bağımsız.

Hepimiz onu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ile bu ülkenin kız çocuklarını okutabilmek için verdiği o onurlu mücadele ile tanırız.

Hayatını bir zamanların korkulu rüyası olan cüzzamı kökünden kazımaya ve okutulmayan kız ya da erkek çocuklarının laik, çağdaş eğitimine adayan, Prof. Dr. Türkan Saylan,
Anadolu’yu karış karış gezerek
Kardelen adını verdiği kız çocuklarının hüzünlerini, acılarını ve kara yazgılarını değiştirdiği süreci, duygu ırmağına dönüştürdü.
Kurucusu olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin yaptığı birçok çalışma sayesinde, aileleri tarafından küçük yaşta evlenmeye zorlanan kız çocuklarını pamuk, fındık ya da çay toplamak yerine, derneğin verdiği burslar sayesinde eğitime yönlendirdi.
“Hastalarınıza dokunun ve ona sevginizi verin. Başka türlü iyileştiremezsiniz” derdi.Sizi bilmem ama ben bir daha ki sefere, ülkemle ilgili herhangi bir konuda şikayet ederken durduracağım kendimi.
Önce bir soracağım: “Sen bu güzelim memleket için ne yapıyorsun?”

Ve hatırlayacağım, o kısacık kızıl saçlı, güzel yüzlü, o yüce gönülkadını.
O tertemiz ellerini en feci yaralara şefkatle dokunduranı.
O yaralara şifa olanı.
Ömrü boyunca bir mesleğin rozetini şeref madalyası gibi yakasında taşıyanı.

not.: Güzel niyetli,
İyilik üzere yaşayanlar,
Cehennem’i Dünya da yaşarlar.!
Hatıran karşısında saygıyla eğiliyorum... Prof. Dr. Türkan Saylan. Mekanın Cennet’i ala olsun...!
Kenan SAYIN.

-)
Merkez Bankası eski Başkanı, Gazi Erçel’in, dalgalı kura geçilen 21 Şubat 2001’den iki gün önce (19 Şubat’ta) Halk Bankası’ndaki 52 milyar liralık hesabını dolara çevirdiği ortaya çıkmış,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, hakkında görevini kötüye kullandığı iddiasıyla dava açmıştı.!
Gazi Erçel elde ettiği hileli 31 milyarı çağdaş yaşamı destekleme derneğine bağışlayacağını açıklamak durumuyla kendini aklama hamlesi yapmıştı.
Gel gelelim çağdaş yaşamı destekleme derneğinin kurucusu.
Rahmetli Türkan Saylan biz kirli parayı kabul etmiyoruz diyerek asil duruşunu ortaya koyarak pislik zihniyet sahiplerine okkalı bir ders vermiş yiğit kadın..! Nur içinde yat.! xkx

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Prof. dr. türkan saylan, hatırasına...! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Prof. dr. türkan saylan, hatırasına...! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Prof. Dr. Türkan Saylan, Hatırasına...! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
black_sky
black_sky, @black-sky
20.10.2020 09:58:17
Ismini duyunca bile içimde onlarca duyguyu harakete geçiren bir isim...
Hayranlık, hüzün, tutku, mücadele, onur...daha sayılamayacak kadar çokça özellik...
Yeri asla doldurulamayacak ve varlığıyla birçok kişiye ilham olan değerli bir insan..
Saygı ve hürmetle anıyoruz...her zaman..
neneh.
neneh., @neneh-
20.10.2020 09:43:50
Mekanı cennet olsun.Hayatlara dokunan asil bir insandı . Prof. Dr. Türkan Saylan.Yeri asla kolay doldurulamaz.Saygıyla..
by suskun
by suskun, @by-suskun2
20.10.2020 01:10:17
Ben sadecee yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimim demiş Türkan anne
Evet hiç birbirimizi görmediğimiz halde sevginden nasiplendik
ironi
ironi, @ersinbasegmez
13.6.2020 15:18:05
Çok değerli bir insanı ne kadar güzel anlatmışsınız. Bilmediğim yaşantısını da kaleminizden öğrendim.

Mekanı Cennet olsun.

Serap Hocam’a da geçmiş olsun. Onun ruhu da en az Türkan Saylan kadar toplum İÇİN çarpıyor.

Tebriklerimle
Etkili Yorum
Serap IRKÖRÜCÜ
Serap IRKÖRÜCÜ, @serap-irkorucu
12.6.2020 23:16:23

On bir ya da on iki yaşlarımdaydım. Dokuz yaşımdayken yaşadığım ve hikayesi çok uzun olan bir yanlış tedavi nedeniyle beklenmeyen yan etkiler yaşanmaya başlandı.

İstanbul'daki teyzem araştırmış, bu konuda çok başarılı bir doktor bulmuş, hemen gelmemizi istedi. Ailecek İstanbul Tıp fakültesine, randevu alınan doktora gidildi.
Sıramız geldiğinde içeri girdik. Ben ilk defa birden çok doktoru muayene etmek için ayakta beklerken gördüm.

Yarım ay gibi arkasına dizildikleri doktorun kısacık kızıl saçları vardı, tekerlekli bir taburede oturuyordu. Neden gelindiğini sordu. Annem bahse konu reçeteleri çıkarıp konuyu kısaca anlattı.

Arkasındaki genç doktorların hepsi eğilmiş, elindekileri okumaya çalışıyordu. Benim çekingen halimi bir süre gözledi ve ayaklarını kullanarak tabureyle yanıma kadar geldi. Beni de bir sandalyeye oturttu. Ellerimi muayene etti.

“ Sen ne kadar güzel bir kızsın? Sana söylediler mi daha önce?” dedi.

Ben sessizce başımı sallayınca bana sarıldı, uzun uzun sallandık onunla… Sonra yine ayaklarını kullanarak iyice yanıma geldi, beni bacaklarının arasına sıkıştırdı:

“ Büyük hata yapmışlar, ama ne yazık ki artık yapılacak bir şey yok!.. Boyun, genetiğinde olduğu kadar uzun olmayacak. Kendini böyle kabul edeceksin ve ‘ben çok güzel ve çok akıllı bir kızım.’ diyeceksin… Hem de öylesin, bunu sakın unutma!...” dedi.

Onu hiç unutmadım!.. ama hiç!
Yaşadıklarını her gördüğümde sesle ağladım!... :(((

O, toplumun yüreğine gömüldü! Ruhu şad olsun.

Yazınız için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla…

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL