5
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
673
Okunma

Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken,denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu Kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder.
“Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun? diye sorar.
Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, “Yaşamaları İçin” cevabını verince, adama şaşkınlıkla.
“İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var.Hepsini atmanıza imkan Yok.
Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki? der.
Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi,
"Bak O’nun İçin çok şey değişti!
...alıntıdır...
Bir kadın vardı...Yüreğinde ki umutsuzluğu kalemine, kaleminden de kağıda akıttı.
"Kaldırıp başınızı gökyüzüne baktığınızda kaç denizin gözbebeklerine temas ettiğinizi düşündünüz mü hiç ? Peki sahile vuran her dalgada gökyüzünün hangi yüzüne baktığınız aklınıza geldi mi hiç ? Onca gökyüzü ve deniz yaşanamamış hayatların kara delikleridir. Uçuşan umutsuzluk renksiz ve kokusuz bir zehir. Hayatlarımıza dahil ettiğimiz her hayalin çıkarımlarından ürettik uçuşup göğe karışan umutsuzluklarımızı biz.
"Hey dostum sana kötü bir haberim var. Polyanna öldü ve bir Deniz’e gömüldü..."
den(iz)
...
Polyanna; gömüldüğü denizde minik bir balıkla tanışmış. Bu küçük balık çok mutsuzmuş. Ailesi yokmuş. Bir evi yokmuş. Annesi yokmuş. Babası yokmuş. bir arkadaşı yokmuş. En önemlisi umudu yokmuş.
Polyanna denize atıldığında, küçük balık tek başına dalgaların arasında hayattan ümidi kesmiş bir halde, bir aşağı bir yukarı yüzüp duruyormuş.
Polyanna’ nın boğulmak üzere olduğunu görünce, tüm gücünü toplayıp, polyanna’ yı eteğinin ucundan kavrayıp, kıyıya doğru sürüklemeye başlamış...
Küçük balık o kadar güzel bir yüreğe sahipmiş ki, hiç kimsenin üzülmesini istemezmiş. Gerçi kimsesi de yokmuş...
İyilikle dolu kalbi sayesinde, devasa bir güce kavuşmuş.
Polyanna’ yı kıyıya kadar götürmeyi başaran küçük balık, öyle çok yorulmuş ki!
Suya bırakmış kendini. Sırt üstü uzanmış. Gökyüzünü seyretmeye başlamış. Güneş pırıl pırıl parlıyormuş. Mutluluktan şarkı söylemeye başlamış. Bir insanın hayatını kurtarmak, minicik kalbine ilaç gibi gelmiş.
Artık mutsuz değilmiş. İyilik yapmak, katılaşan yüreğini yumuşacık yapmış. Mavinin tonlarına boyanmış; daralan ruhu...
Kurtardığı insanın, gülümseyen yüzünü görmek için kıyıya bakmış. Deniz kenarında bir inci gibi parlayan, güzel kızın kumların üzerine oturmuş ağladığını görmüş. Hemen yanına gitmiş. Küçük kızın neden ağladığını öğrenmek istiyormuş.
"Neden ağlıyorsun?
"Mutlu değil misin?
Küçük kıza, üzgün üzgün bakmış. Adını sormuş. Adını öğrenince hem çok şaşırmış hem de çok mutlu olmuş.
"Biliyor musun? Ben senin masalını okumuştum.. Sen o iyimser kız değil misin? Ben senin sayende; mutlu olmanın sırrına ermiştim.
Ama zamanla unuttum; mutluluğu...
"Bugün iyi ki seninle karşılaştım. Artık çok mutlu ve umutluyum.
Polyanna, bir an için olanları unutmuş...
Sevgi dolu yüreğine, sanki güneş doğmuş. Elleri sıcacık olmuş. Küçük balığın yüzgecini okşamış. Onun mutlu olmasına çok sevinmiş.
"Evet ben çok iyimser bir çocuktum. Ama şimdi çok mutsuzum...
Yine gözlerinden yağmur gibi yaşlar dökülmeye başlamış.
Kurtulduğuna bile sevinememiş. Polyanna ağlıyormuş.
Çünkü; kendisini ölüme terk eden kadının yüzünde gördüğü nefret, hiç gözünün önünden gitmiyormuş.
Başından geçenleri anlatmaya başlamış.
Bir kadın varmış. Masallardan pek hoşlanmazmış. Sadece; rapunzel masalını severmiş.
Polyanna; umut dolu kalbiyle, tüm kötülüklerin bir gün yok olacağına inanıyormuş.
Masalları sevmeyen kadın, bir gün polyanna masalının içine balıklama dalmış.
"Senden nefret ediyorum!
"Bu kadar mutlu olman ve sürekli iyimser olman beni deli ediyor.
"Sen kimi kandırıyorsun? Dünya kötülüklerle dolu. Sen mutluluk oyunu oynadığında, tüm kötülükler yok mu oluyor saniyorsun?
"Sen ancak aptal insanları kandırabilirsin.
"Ben aptal değilim! Seni yok ediyim de gör! Demiş.
Bu kadın aslında çok iyi bir insanmış. Kötülükleri yok edemediği içinmiş tüm öfkesi. Tüm iyimserlere, savaş açması bundanmış.
Kötülüklere, kötü insanlara meydan okuyormuş. Ama gücü yetmiyormuş. Bir zaman sonra kalbi katılaşmaya başlamış.
Kalbine; umut adına ne varsa, hepsini yasaklamış. Kaybetmekten korktuğu için; umutlarına doğma ve büyüme şansı vermiyormuş.
"Ya hep, Ya hiç! demiş...
Demiş ama;
İçinde bir yerler de hâla yanan umut ışığı, korkudan pusmuş. Kadının kalbinin; en derin kuytu bir yerine gizlenmeyi başarmış.
Masal kitaplarına da küsmüş. Masal sevenlere bile, düşman kesilmiş. Bu kadın, gözlerinde nefret, yüreğinde mutsuzluğu büyütmüş, büyütmüş....
Ve en sonunda polyanna masalının içine girip, saçlarından tutup yerlerde sürümüş.
Almış atmış denize...
" Oh be! Demiş.
"Kurtuldum işte senden!
Ama, içinde bir yerlerde fırtınalar kopmuş. Ağladığının farkında bile değilmiş.
Zaten çok iyi bir kalbi olduğunun da farkında değilmiş ki...
Sahilde oturmuş, kara kara düşünürken, ağlayan bir çocuk görmüş. Gidip yanına oturmuş. Çocuğun elinde bir masal kitabı varmış.
"Neden ağlıyorsun?
"İyi misin? Diye sormuş ve saçlarını okşamış...
"Masal kitabıma bir seyler oldu. İçindeki resimler ve yazılar yok oldu! Polyanna en sevdiğim masaldı.
"Çok mutsuzum!
"Neden böyle oldu? Demiş ve tekrar koyulmuş ağlamaya. Hıçkırıklarla küçücük omuzları sarsılıyormuş.
Kadın ne diyeceğini ne yapacağını bilememiş. Masal kitabını eline alıp, sayfaları çevirmiş. Bomboş sayfalara bakakalmış.
İçinde bir şeyler kırılmış. Bir yerler sızlamış, bir yerler acımış. Kalbinde bir şeyler eksilmiş.
Denize çevirmiş bakışlarını. Deniz sanki kan kırmızı; gökyüzünden medet umarcasına maviye sevdalı...Elleri buz kesmiş.
Bakışları; kıyıya vuran dalgalara kilitlenmiş.
Sanki den(iz) onu çağırıyormuş...
Minik bir el; dalgaların arasında bir görünüyor, bir yok oluyormuş. İşte o zaman anlamış, yüreğinde ki umutları öldürdüğünü...
Çocuğun sesini duymamış bile...
"Sen neden ağlıyorsun teyze?