Her saniyem hiç azalmayan bir ah ile dolu benim. Her şey boş. Her şey yalan. Dönenin senin olduğu da yalan bıraktığı kadar olduğun da... Zamanın çabuk geçtiği hele külliyen yalan... Kim inandırdı ki bizi her şeyin güzel olacağına. Gözlerimde tebessüm beslemeyeceğim bundan sonra ben. İçime çektiğim her saniye için bir tokat saklıyorum yarınlara. Türküler, şarkılar insana bir trawmaları hatırlatmaktan başka bir işe yaramıyor. Yalan, vallahi her şey yalan. Sana mavimavi baktığım da yalan Sözcüklerimin yüreğinde dinlendiği de. Karanlıkların seninle aydınlandığı hele külliyen yalan...
Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yanılıyorsunuz, bu hayat gerçek. Hem de bir rüyanın gerçekliği kadar... Ama sadece kendi içinde gerçek.
Bedensel engeli olmayan her insan elini kolunu oynatabilir, yürüyebilir, kendisine yönelen saldırılara karşı koyabilir. Fiziksel dünyanın gerçekliği bunu gerektirir. Fakat rüyada, fiziksel dünyanın aksine, hiçbir engelimiz bulunmamasına rağmen tepki veremediğimiz, bize yönelen saldırı karşısında elimizi dahi oynatamadığımız zamanlar olur. Hatta fiziksel dünyada sahip olmadığımız bazı nitelikler bile kazanabiliriz. İnsan olarak bir araç kulanmadan uçma kaabiliyetimiz olmadığı halde uçarız mesela. Zira rüyalar alemi fiziksel dünyadan farklı bir alemdir ve fiziksel alemin kuralları orda bütünüyle geçerli değildir. Kendine has bir gerçeklik vardır orada. Rüyayı gören kişi, kısmen iradesi de olmasına rağmen, bu gerçekliğe uygun davranmaya mecburdur. Çünkü o rüyanın senaryosunu insan kendisi yazmamıştır. Yazamaz da zaten.
Nasıl ki rüya gördüğümüz anda, o rüyanın gerçekliğine gayri ihtiyari uygun davranıyorsak, yaşadığımız bu hayatın mevcut gerçekliğine de uygun davranmak zorundayız. Rüya nasıl kendi içinde gerçekse hayat da kendi içinde gerçektir. Hayatın senaryosunu da biz yazmadığımıza göre, bütünüyle yalan olduğunu ancak öldükten sonra anlayabiliriz.
Ruhsal çöküntülerimiz, hüsranlarımız, kırılganlıklarımız, alınganlıklarımız, korkularımız ve kaygılarımız hayatın gerçekliği ile yüzleşemeyip kafamızda yazdığımız senaryoları gerçekliğe dönüştürmeye çalışmamızdan kaynaklanır. Bizim senaryolarımız kaderin senaryosu ile uyuşmadığı için acı çekeriz.
Her ne kadar kabul etmesek de bu hayat gerçek. Nasıl ki rüya uyanınca gerçekliğini yitiriyorsa hayat da ölünce bütünüyle yalan olacak. Aksini düşünmek bizi hayattan koparır. Acı verir, hareket edemez hale getirir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.