3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
717
Okunma

Benim Tonton’un karışık renkli olan yavrusu hastalandı; aynı Karakuş’um gibi öksürüyor! Ama yavrunun durumu Karakuş’umun ki gibi ağır değil.
Yavruyu bugün Manavgat belediyesi hayvan barınağına götürmek için yola çıktım. Götürürken bir miyavlaması vardı içim parçalandı. Resmen, miyavlaması götürme beni diyordu! Ben hayatım da böyle duygulanmadım. Gözlerim dolu dolu götürdüm! Yolda dayanamadım ağladım! Ağlaya ağlaya götürdüm.
Sora sora barınağın adresini buldum. Barınağın elli metre gerisinde falan benim yavru miyavlarken, bir başka miyav sesi daha geldi! Yolun kenarında ki ormanın içinden küçük sarı bir yavru önüme çıktı geldi. Onu da kedi sepetine koyup barınağın zilini çaldım. Kapı açıldı; selam verip içeri girdim...
Hasta kediler iyileştiğinde Manavgat’ın içine götürülüp bırakılıyormuş, yoksa yiyecek yetmiyormuş, giyecek yetmiyormuş, diyecek bitmiyormuş!
Yavrunun orda bakılacağı bile şüpheliydi! Sokak yavrusunu oraya bıraktım. Kendi yavrumu alıp ağlaya ağlaya getirdim.
Devletin paraları nerelere nerelere gidiyor, kedilere yiyecek yetmiyormuş! Ben işçi olduğum hâlde iki tane kediyi bakıp bu günlere getirdim. Ama devlet, yüz tane, ikiyüz tane kediye bakmıyor. Manavgat belediyesi hayvan barınağına üzüldüm!
Durum böyle olunca benim içim rahat etmez deyip kendi yavru kedimi bıraktığım yerden çıkarıp geri aldım. Sokak yavrusunu bırakabildim ama kendi yavruma kıyıp, ister yaşa ister öl deyip bırakamadım.
İyileştiririp bakabilecek birisini bulursam vereceğim, bulamazsam da, sokakta öleceğine gözümün önünde yaşasın ölsün. En azından içim rahat, huzurlu olur!
10 Eylül 2017 01:28
Düzenleme: 6 Mayıs 2020 Çarşamba
YAKUPHAN KILINÇ