8
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1383
Okunma
Köyün birinde bir çoban varmış. Bütün gün hayvanlarla uğraşır, akşam olduğunda kapısını çalan herkese evini açar güleryüzle ağırlar karınlarını doyururmuş. Kendi halinde mazbut bir adammış.
Aynı köyde başka bir adam daha yaşarmış. Bütün gün içki içer berduş gibi ortalıkta dolanırmış. Berduş diye kimse onu sevmezmiş.
Vakti saati gelmiş ve adam ölmüş.
Adamın cenazesi ortada kalmış. Kimse ilgilenmemiş. İş bizim çobana düşmüş. Çoban bir dua ile merhumu ebedi yolculuğuna uğurlamış.
Aynı gece bütün köy halkı merhumu cennet bahçesinde görmüş. Şaşkınlık ve korkuyla aynı rüyayı birbirine anlatmışlarsa da netice alamamışlar. Sonunda merhumu defneden kişinin bizim mazbut çoban olduğu anlaşılmış. Köylüler hemen çobanı bulup rüyalarını çobana anlatmışlar.
Bir taraftan da onay bekleyerek, ’o adam cennete falan giremez. Namaz kılmaz abdest almaz. Bütün gün içki içer! Onu son gören sensin, ne oldu ne dua ettin de biz onu cennet bahçesinde görüyoruz?’ diye sormuşlar.
Çoban, ’Ben dua falan bilmem, ben garip bir çobanım. Kendimce birkaç dilekte bulundum, merhumu öyle defnettim. Hepsi bu’ demiş.
’Ne diledin?’ diye sorduklarında,
- Allah’ım sen kapıma ne vakit misafir göndersen onları SEN’in misafirin diye elimden gelen en iyi şekilde ağırlamaya çalıştım. Onları hiç üzmedim, hepsi yanımdan memnun ayrıldı.
-Allah’ım, şimdi de ben sana misafir gönderiyorum. SEN de onu üzme, ona iyi davran... ’diye diledim’ demiş...
Ve dileği kabul olmuş...
...
Demem o ki;
Hayırlı Ramazanlar...