1346 yılı… Avrupa’da yayılan veba salgınında, 75 ila 100 milyon arası insan öldü. Yani toplam nüfusun % 30-%60’ı…
- 1545 yılı… Meksika nüfusunun % 80’i, kanamalı ateş salgınından öldü.
- 1629’da İtalya’da 280 bin insan, çiçek hastalığından gitti. 1679’da ise Avusturya, 76 bin vatandaşını “Büyük Viyana vebası” salgınına kurban verdi.
- Virüsler her yıl mutasyona uğruyor, farklı farklı şekillerde insanoğlunun karşısına çıkıyordu.
- 1738’de Balkanlarda ve 1770 yılında Rusya’da toplam 100 bin insan, veba salgınından hayatını kaybetti.
- 1817-1824 yılları arasında ilk kolera pandemisi ilan edildi. İnsanlar tespih taneleri gibi dağılıyordu. İkinci pandemiyle birlikte toplam 200 bin insan, bu hastalık sonucu yaşama veda etti. Üçüncü pandemi ise Rusya’da patlak verdi. 1 milyon insan hayatını kaybetti.
- 1847’da tifüs salgını baş gösterdi. Kanada’da 20 binden fazla insan öldü.
- Haritada yerini bulamayabilirsiniz. Bir okyanus ülkesi olan Fiji’de, 1875 yılı kızamık salgınında, 40 bin insan öldü.
- 1889-1890 grip pandemisinde, dünya çapında toplam 1 milyon, aynı hastalığın 1918-1920 pandemisin de ise 75 milyon insan hayatını kaybetti.
- 1957-1958 tarihleri arasında insanlar Asya gribi ile tanıştı. Dünya çapında 2 milyon insanının canına mal oldu.
- 1968-1969 tarihleri arasındaki gribin adına ise “Hong Kong gribi” dediler. Yine dünya çapında 1 milyon insanı götürdü.
- 1960’da HIV çıktı. 30 milyon insan öldü.
- Yakın geçmişse bakacak olursak, Koronavirüsün (Covid-19) babası olan SARS 2002’de ortaya çıktı ve 775 kişinin hayatına mal oldu. Dedesi MERS ise 449 can aldı.
- 2015’de Amerika’da zika virüsü, 2016’da Afrika’da ise Sarıhumma adı verilen salgın hastalık ortaya çıktı. Yine binlerce insan öldü.
- Mamafih, insanoğlu tarih boyunca salgın hastalıklara maruz kaldı. Önce nasıl mücadele edilmesi gerektiğini öğrendi. Sonra da mücadele etti.
- Ve 2019… Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan, yeni Covid-19 … Dünya Sağlık Örgütü’ne göre şuana dek 5.746 kişi hayatını kaybetti. Ve işin trajedik boyutu, virüs hala can almaya devam ediyor.
_______________________________
Yeni Covid-19 virüsünden bir kaç aydır haberdarız ve gündemi takip ediyoruz. Fakat şu bir hafta içinde girdiğimiz hava bambaşka bir hava. Tehlikenin kapımıza dayanmış olması, bilinmezlik-belirsizlik, çaresizlik sarıp sarmaladığı bambaşka bir hava... İnsanlık kaygısı, toplumsal kaygı ve bireysel kaygının iç içe geçtiği dönemden geçiyoruz. Toplumsal olarak zaten çok iyi olmayan sinir sistemimiz üzerine yüklenen bu yeni durumu ne kadar kaldıracağımızın bilinmezliği ile de yüz yüzeyiz.
Birden allak bullak olduk. Her şey anlamını yitirdi… Doğrular yanlış, yanlışlar doğru oldu. İnsanlığa Covid-19 mikrobu musallat oldu ki, kaç kaçabilirsen… Gölge gibi peşinde.. Annemize, komşularımıza elimizi uzatamaz olduk. Kız kardeşimin on gün önce doğum günüydü; sıkı sıkı birbirimize sarılıp iyi ki doğdun, iyi ki benim kardeşimsin diyemedik (hastaneydik). Kendi elini, kendi yüzüne süremezken kardeşinin, çocuğunun yüzünü ellerinin arasına alıp okşayamayacak duruma geldik.
Kocaman bir fanusun içinde; kaçacak, göçecek hiçbir yerimizin olmadığı hissine kapılıyor insan… Aynı gemideyiz. Bütün ülkeler sınırlarını açsa da boş. Depremde toprağa olan güvenimizi kaybetmiştik. Bastığımız topraktan artık dün kadar emin değildik. Yine de, havanın, suyun, coğrafya değiştirmenin, evleri yıkıp yeniden yapmanın bir anlamı vardı. Her şeye rağmen deprem kesif bir çaresizlik üretmiyordu. Bu yeni durum daha başka bir şey; ne insandan, ne eşyadan, ne sudan, ne de havadan artık emin değiliz…
Covid-19 virüsünün sebep olduğu bu ürkünç durum karşısında; hastalığa bu kadar geç katılmamız çok önemli. Çevremiz tamamen kuşatılmışken bizde hiç yokmuş dememiz de anlamsız. Tavsiye edilen kurallara harfiyen uyarsak inşallah çok yara almadan atlatabiliriz. Böyle dönemlerde virüsün: Yaşadığı şehre, çevreye sıçramasından ve kendisini bulmasından elbette ki fazlasıyla endişe ediyor insan.
Bu salgın hastalığın en acıklı yanı ise: İnsanların zorunlu mecburiyet ile kendisini başkalarının insafına terk etmiş olması... Burada hepimize iş düşüyor. Herkesin birbirine dünden çok daha mecbur olduğu bir zamandan geçiyoruz. Hem hastalığın yayılmaması, hem de çare üretme açısından.
Başkasını düşünmek, büyük bir tehlikeden korumak ve onun tarafından korunmak. Toplum olarak paylaşılan ortak sorumluluk… Attığımız adımın sadece kendi kaderimizi değil, etrafımızdaki insanların kaderini de belirlemesi ve senin kaderinin de onlara bağlı olması… Ben evde kalırsam senin için tehdit olmayacağım. Sen evden çıkmazsan, bir başka hayat için tehdit olmayacaksın.
Evde kal! Sağlıkla kal!
Çünkü, canı pahasına bu ülkenin ve ülkenin her ferdinin sağlığı için, hazır kıta olan bir sağlık ordusu var..
Ne diyorlar?
"Biz senin için burada kalıyoruz… Sen de bizim için lütfen evde kal!
Bir değil, milyon kere bizlerin sizlere "teşekkürü" var..
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
En zor mesleğin doktorluk olduğunu her zaman söylemişimdir. Hele bu durumda!...
Benzer bir fotoğrafı Gazi Hastanesinde görev yapan bir öğrencim de grubuyla çektirip paylaşmış. KOCAMAN yürekli gençler onlar. Üç gün üç gece uyumadan görev yapanlardan söz ediliyor.
Hizmet adına kendi sağlıklarını ( bağışıklıklarını düşürmek ) pahasına can siperane görev yapan tüm sağlıkçılarımıza yürekten teşekkür ediyorum.
Bu önerilere uyarak biz de en azından onların öz verilerinin başarıyla sonuçlanmasına katkıda bulunabiliriz. onların kısaca söylemek istediği " GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM!..."
Bu zor süreci en az kayıplarla atlatmak adına hepinize sağlıklı huzurlu günler diliyorum.
Çok güzel bir bilgilendirmeydi Nuray Hanım. Teşekkür ederim.
Farkındalık yaratma adına çok faydalı bir yazı kaleme aldınız ,çok önemli mesajlar verdiniz ,duyarlı yüreğinize sağlık sevgili yazar, teşekkürler,saygılar
yağmur 1 tarafından 3/22/2020 5:58:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
Para nedir ki sağlığın yanında bir hiç. Eğer ki bu işi bilenler evden çıkmayın diyorsa hepsi de bizim iyiliğimiz için. Sağlığı kaybettik mi zaten paranın bir önemi de kalmayacak, en azından bunu düşünmeli insanlar. Allah razı olsun, bütün sağlık çalışanlarımızdan. Yürekten kutlarım manidardı...
Bu konuyla ilgili çok yazı okudum Nuray Kardeşim. Ama bu kadar etkilisini,bu kadar gerçeğini ilk defa okuyorum. Yüreğine kalemine sağlık. Çokk... Çok teşekkür ederim.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.