Bir annenin evladına dönersen hakkım sana helal değildir Sözünü söyletendir Çanakkale Tüfek sağlam oğul senin parmağın Kopmuş dedirtendir Çanakkale Seyit onbaşıların iman gücü ile sırtladığı mermidir Çanakkale AllahAllah nidalarının arşa çıkışıdır Çanakkale 57 alayın birden Peygamber kucağına gidişidir Çanakkale Bitmeyen bitmeyecek olan Bir gururdur Çanakkale Ve yine diyoruz Çanakkale geçilmez
Almuslu ŞAİR Tüm şehitlerimizi rahmetle dua ile anıyoruz
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Her okunduğunda bizi adeta tarihin o çetin günlerine, anlarına gömüyor Çanakkale. Bir vatanın, milli birlik ve beraberlik aşkının, bayrak ve iman sevgisinin gizli öyküleri çıkıyor yeryüzüne ve ağır bir sorumluluk yüklüyor bizlere de. Binlerce mısra ve onbinlerce satır okumuş da olsam, yazdıklarımın (şiir, deneme, makale,...) bu tarihî şaheser yanında ne derece sönük bir ışık olarak kalacağının da bilincindeyim. Be vesile ile, bugünlerimize ışık olmuş mazimizin eşsiz kahramanlarına saygı, minnet, vefa borcu asla bitmeyecektir. Kaleme aldığınız bu satırlar tarafımızda da bu şekilde karşılık buldu. Güzel ve çarpıcı notlardı Çannakkale`ye dair. Kaleminiz daima güzelden yana olsun dilerim. Saygı ve selamlarımla.
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! " Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ! Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl, Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl, Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz. Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb, Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? Çünkü te'sis-i İlâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer; Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi; "O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi. Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istîâb. "Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına; Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Gencecik körpecik fidan gibiydiler, Aynı amaç uğuruna koşarak gittiler, Asla dönmeyeceklerini bile bile gittiler, Binlerce yürek aynı sinede iman gibiydiler..!
Bir parça toprak kalmamış düşmansız, Sarmış vatanı her yandan alayı kitapsız, Tüm beşeriyet tanık oldu bu güruhlar imansız, Kalleşçe saldırıyorlar vatana hepsi insafsız..!
Artık geceler sabahsız sabahlar akşam sız, Mehmetler cephede aşsız silahsız postalsız, Dua'lar hep aynı milletim kalmasın vatansız, Koş evladım sinendeki imanla olsan da postalsız..!
Mehmetler, Hasanlar, Aliler Hüseyinler, Seyyidler, Her biri ayrı bir yerden ama sanki memleketliler, Asla dönemeyeceklerini de bile bile gittiler, Binlerce yürek aynı sinede ki iman gibiydiler..!
Dökülen kanlarıyla toprağı vatan ettiler, Şimdi hak'kın vâad ettiği makamda şehitler, Peygambere tekmil vermeye gittiler, Binlerce yürek aynı sinede ki iman gibiydiler..!
Çanakkale de Galiç yada Ana far talar da, ALLAH'hu Ekber nidaları vatanın her yanında, Topraktaki vatan gönderdeki bayrak uğuruna, Başları dik vardılar imanlarıyla hak divanına..!
Gencecik körpecik fidan gibiydiler, Aynı amaç uğuruna koşarak gittiler, Asla dönmeyeceklerini bile bile gittiler, Binlerce yürek aynı sinede iman gibiydiler..!
Bir parça toprak kalmamış düşmansız, Sarmış vatanı her yandan alayı kitapsız, Tüm beşeriyet tanık oldu bu güruhlar imansız, Kalleşçe saldırıyorlar vatana hepsi insafsız..!
Artık geceler sabahsız sabahlar akşam sız, Mehmetler cephede aşsız silahsız postalsız, Dua'lar hep aynı milletim kalmasın vatansız, Koş evladım sinendeki imanla olsan da postalsız..!
Mehmetler, Hasanlar, Aliler Hüseyinler, Seyyidler, Her biri ayrı bir yerden ama sanki memleketliler, Asla dönemeyeceklerini de bile bile gittiler, Binlerce yürek aynı sinede ki iman gibiydiler..!
Dökülen kanlarıyla toprağı vatan ettiler, Şimdi hak'kın vâad ettiği makamda şehitler, Peygambere tekmil vermeye gittiler, Binlerce yürek aynı sinede ki iman gibiydiler..!
Çanakkale de Galiç yada Ana far talar da, ALLAH'hu Ekber nidaları vatanın her yanında, Topraktaki vatan gönderdeki bayrak uğuruna, Başları dik vardılar imanlarıyla hak divanına..!
Güzel yürekli dost güzel sözlerinizden dolayı sizi tebrik ederim en içten dileklerimle nice güzel sözlerde ve şiirlerde buluşmak dileği ile esenlikler dilerim efendim.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.