0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
532
Okunma
Mutlak Adalet, Mutlak Huzur...!
Yer yüzü, canlının yaşam alanıdır ve bu yaşam alanında iradesi en güçlü olan varlık insandır. İnsanlar, coğrafyanın her köşesine dağılmış ve kendi ihtiyaçlarını karşılamak için kaynaklarını kullanmaya devam etmektedirler. Fakat buna rağmen, insanlık tarihinin başından günümüze kadar, insanlık sürekli bir kavga ve çatışma içindedir. Bu kavga, belki de ilk insanın dünyaya gelişinden itibaren başlamış ve bir şekilde bugüne kadar gelmiştir.
Allah, Kuran-ı Kerim’de peygamberlerimizin ve onların yolunda giden müminlerin yaşadığı sıkıntıları ve karşılaştıkları zorlukları bizlere anlatmaktadır. Bu kıssalar, bize çok önemli bir ders vermektedir. Allah, “Sizden öncekilerin başına gelenler sizin başınıza gelmedikçe cennete girdirilivereceğinizi mi sanıyorsunuz?” (Bakara Suresi, 214.) diyerek bizleri uyarır. Peygamberlerin gönderildiği dönemde nasıl her şey güllük gülistanlık olmadıysa, hiçbir zaman da öyle olmayacaktır. Çünkü her şeyin bir bedeli vardır, her şeyin bir karşılığı olacaktır. Sıkıntılar, zorluklar, imtihanlar, her insanın hayatında bir yerlerde bulunacaktır.
İnsanın yaşamı bir imtihan alanıdır ve her yaratılmış nefis, ona verilen iradeyle imtihan edilmektedir. İnsan, bu imtihanla karşı karşıya kaldığında, elbette ki bir sınavdan geçecektir. Bu sınavın bir parçası da, yaratılmış her canlının varlığına, hem kendi içindeki hem de dışındaki zorluklarla verdiği tepki olacaktır. İnsanlık tarihi boyunca Şeytan, yani İblis, bu sınavı engellemek için sürekli olarak fitne, fesat ve iftira gibi kötülükleri harekete geçirmiştir. O, insanları doğru yoldan saptırmak için her zaman bir engel olmuştur ve bu engel, insanlık tarihinin her aşamasında varlığını hissettirmiştir.
Evrenin yaratılışı ve canlıların varoluşu, her birinin varlığını sürdürmesi için Allah’ın kudretine dayanmaktadır. Ancak, evrende mutlak adalet ve mutlak hakimiyetin tecelli etmesi, ancak o son canlı nefesi alınana kadar tamamlanmayacaktır. İnsanlık ve tüm yaratılmışlar, birer sınav içerisindedir ve bu sınav, Allah’ın mutlak adaletini ortaya koyması için bir yolculuktur. Her şeyin bir karşılığı, bir düzeni vardır. Bu düzen, Allah’ın iradesiyle işler ve her şey, O’nun hükmüyle vücuda gelir.
Rabbimiz, rızasını arayan, samimi kullarını her zaman doğru yolda ilerletir. İhlaslı, saf ve doğru niyetle hareket eden kullarını, bu dünyada ve ahirette huzura kavuşturur. Bu huzur, sadece maddi dünya ile sınırlı değil, aynı zamanda manevi huzuru da içinde barındırır. İnsan, Allah’a teslim olmuş ve O’nun rızasını gözeten bir kullukta bulunduğunda, her türlü sıkıntı ve zorluk karşısında sükûnet ve huzur bulabilir. Ancak bu huzur, mutlak adaletin ve mutlak hakimiyetin tecelli ettiği o son günde tamamlanacaktır.
Sonuç olarak, her yaratılmış varlık, kendisine verilen iradeyle imtihan edilir. Bu imtihan, insanın hayatının her aşamasında karşısına çıkacak ve her zaman bir seçim yapmasına olanak sağlayacaktır. Şeytanın fitneleri ve engelleri, insanın bu imtihanı başarıyla geçmesine engel olmamalıdır. Her insan, Rabbine yöneldiği sürece huzura ve adalete ulaşacaktır. Allah, rızasını arayan ihlaslı kullarından eylesin.