Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Süleyman Karacabey
Süleyman Karacabey

Hiç Değilse İki Ağacınızı Kestirdim ya

Yorum

Hiç Değilse İki Ağacınızı Kestirdim ya

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

687

Okunma

Hiç Değilse İki Ağacınızı Kestirdim ya

Hiç Değilse İki Ağacınızı Kestirdim ya

“HİÇ DEĞİLSE İKİ AĞACINIZI KESTİRDİM YA”
Ülkemizin bazı yerlerinde olduğu gibi Yozgat ve çevresinde de ermeni vatandaşlarımız yaşamakta idiler. Büyük bir kısmı 1915 yılında meydana gelen tehcir nedeniyle büyük bir kısmı İstanbul olmak üzere çeşitli yerlere göç etmiş, kalanlar ise yaşamına devam etmişlerdir. Bunlardan birisi de Sargis isminde bir ermeni dir. Fransa ya yerleşmiş ve yakın zamana kadarda orada uzun yıllar yaşamıştır.
1960 yılların sonlarında Yozgat’ın fakir bir köyünden (köy ismini vermek istemedim) Fransa’ya işçi olarak giden Ahmet bir tesadüf eseri olarak Sargis ile tanışır. Aynı köylü oldukları ortaya çıkar ve birbirleriyle kaynaşırlar. Sık sık bir araya gelerek Memleket yâd ederler. Geçmişten aklında kalanları kadarıyla Sargis bilgiler almaya çalışır Ahmet ise iştahlı iştahlı tüm samimiyetiyle anlatır. Tabii Ahmet memleketinden söz ederken kendinden geçmekte aynı zamanda özlem gidermektedir. Oysa Sargis aynı samimiyette ve dürüstlükte değildir.
Bir gün Sargis, Ahmet’e :
---“Köyün yakınlarında bir bahçede büyük bir armut ağacı vardı” der.
Ahmet:
---Hee var köyün altında Memmet emmimin bahçede, der.
Sargis: -“birde büyük bir çınar ağacı vardı onu da hayal meyal hatırlıyorum” der.

Yine Ahmet tüm saflığı ve samimiyetiyle ;
---“bildim , bildim. Duruyor daha, der.
Sargis tüm kurnazlığı ile:
--- eeee, o ağacın ikisini de unutamam. Eğer dönüp gelirsek alırız gelemezsek kim bilir kime kısmet diyerek bir zamanlar oraya bir şeyler sakladık. Fakat yaş geçti, umut kalmadı gayri ne dönerim ne de onları bulabilirim, diyerek bir iç geçirir.
Ahmet’in dikkatinden kaçmaz bu sözler ve lafı deştikçe deşer ve ağzından lafı almaya çalışır. Oysa Ki; Sargis işi gizemli hale getirmeye ve Ahmet’in hevesini kabartmaya gayretlidir. Tam istediği tava gelince Ahmet’e;
“Köyü terk ederken bu iki ağacın dibine hatırı sayılı altın gizlemiştik. Var git onlar senindir. Başkasına da söyleme. Madem aynı memleketliyiz bu sırrımı sana dememde zarar yok. Aaah ah” der.
Ahmet bu sözlerden ve duyduklarından sonra duramaz olur; yatıp kalktıkça altınları bulma, zengin olma arzusu gittikçe şiddetlenir. İzin zamanı nı bekleyemez ve bir an evvel köyüne kavuşmak ister. Kendince başka bahaneler bularak iş yerinden güçlükle iki ay sonrasına izin isteği kabul edilir. Artık Zengin olma hülyaları yaklaşmıştır. Yaşı epeyce ilerlemiş olan Sargis o gün hastaneye kaldırılmıştır. Bunu duyan Ahmet ziyaretine gider, izin aldığını ve memleketine gideceğini bir isteğinin olup olmadığını sorar.
Zaman gelir Ahmet köyüne gelir. Aklındaki o iki ağaç vardır hep. Uygun zamanı kollar. Durumu eşine anlatır. Eşiyle birlikte tarla, bağ-bahçe işlerini bahane ederek gider gelirler. Köylü de buna alışıktır artık. İzin zamanı bitimine kısa bir süre kala Ahmet armut ağacını keser ve kökten söker altını epeyce kazar. Altından taş ve topraktan başka bir şey çıkmaz. Ertesi gün çınar ağacını keser ve altını kazar . Onun da altı boş çıkmıştır. Ahmet acaba yanılıyormuyum endişesiyle fazladan birkaç armut ve birkaç çınar ağacı daha keser ve altını kazar ancak nafile hepsi boş çıkar.
Hayalleri sönen ve umudu kalmayan Ahmet tekrar Fransa’ya işine dönmeye karar verir. Fransa ya vardığında ise ihtiyar Sargisi ziyaret ekmek ister. Artık iyice yaşlıdır ve kurtuluşu yok gibidir. Hastanede yatmaya devam eden Sargis’in yanına varır ve durumu anlatır. Ağaçların altının boş çıktığını, hatta iki ağaçtan başka birkaç daha meyve ağacı kestiğini söyler. Bunu duyan Sargis “Tanrıya şükürler olsun, elimden Türklerden intikam almak gelmedi ama hiç değilse iki ağacınızı kestirdim ya” der.
Bunu duyan Ahmet gerçeğin idrakine ancak varır ve aldandığına pişmanlıklar duyar fakat olan olmuştur artık. Türk milletine Ermenilerin duyduğu kinin ne derece kök saldığını ve düşmanın asla uyumayacağını bir kez daha anlar.
Şimdi ülkemizde pek çok tarihi ve simgesel yapılar eserler varsa hepsine bir define hikayesidir uydurulup anlatılmaktadır. Oysa bilmezler ki bunlar bir fitne dedikodusundan ibaret olup; kentin tarihine ve simgelerine zarar verme amacından başka bir amaca yönelik olmadığını bilmezler. Bunu anlatmak lazım genç kuşaklara.
Süleyman KARACABEY

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hiç değilse iki ağacınızı kestirdim ya Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hiç değilse iki ağacınızı kestirdim ya yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hiç Değilse İki Ağacınızı Kestirdim ya yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL