Felâhiye ilçesinin Birboz mevkii, Ali Osman Korkmazyiğit’in tam evinin yerinde, 21,05.1978 tarihinde İsmail Canlı (Kambur Çakır) tarafından bulunduğu söylenen orijinal Helenistik devir tipinde olan bir sphinks’tir. M.S. III. yy’ da yapıldığı sanılan bu eser, 1979 yılında Kayseri Müzesine nakli yapılmış olup, müzede sergilenmektedir. Kaynak: Abdullah Satoğlu, Kayseri Ansiklopedisi, sh. 117, T.C. Kültür Bakanlığı-2002.
Kayseri’de Eski Eserleri, Müzeleri ve Turizmi Sevenler Derneğinin 1987 yılı Kayseri Müzesi Yıllığı Sayı-1 de Salih Yıldız (Arkeolog )’ın detaylı yazısına rastladık. İşte o yazıdan alınan bilgiler. “Mitolojide Ekhiana ve Orthos’dan doğduğu belirtilen ve korkuyu ifade eden sphinks, büyük şehirlerin kapı, meydan ve umuma açık yerlerinde heykel, mezar stelleri ve lahitler üzerinde kabartma, vazolar üzerinde resim vs. olarak bol bol tasviri yapılmış mitolojik bir varlıktır.
Konumuza esas olan Müzemizin belli başlı eserlerinden sphinks heykeli, ilimiz merkezine 63 km uzaklıktaki Felahiye ilçesinin merkez sınırları içerisindeki Birboz Mevkiinden (Not: 21,05.1978 tarihinde bulunduğu söylenmektedir.) 1979 yılında tesadüfen bulunmuş ve aynı yıl satın alınarak müzeye kazandırılmıştır.
Kirli beyaz renkte, ince grenli mermerden yapılmıştır. Kadın başlı, aslan gövdeli ve kanatlı olarak, dikdörtgen bir kaide üzerine iki arka ayağı üzerine oturmuş vaziyette tasvir edilmiştir.
Sphinks heykellerinin de diğer mitolojik yaratıklar ve kahramanların heykelleri ile birlikte Roma İmparatorluğu zamanında, Doğu ve Güney eyaletlerinde resmi ve topluma açık yapı, meydan ve sütunlu caddeleri süslemiş olduğu bilinmektedir.
Roma İmparatorluğuna bağlı önemli bir eyalet olan Kapadokya’nın sınırları içerisinde, halk tarafından Sıtma Pınarı olarak bilinen Roma Devri Çeşmesi, ilçenin merkez Kepiç köyündeki günümüze kadar ayakta kalabilmiş olan Roma Tapınağı, çevrede sayıları oldukça fazla olan tümülüs mezarlar ve nihayet Felahiye ve çevresinden toplanmak sureti ile müzemize getirilmiş bulunan çok sayıdaki eserler söz konusu sphinks’in burada tesadüfen bulunmuş olmadığını, aksine o dönemde Felahiye’nin Kapadokya’ya bağlı önemli bir merkez olabileceği kanaatini uyandırmaktadır.”