2
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
763
Okunma

Saklamıyorum artık kendimi, bana ait her türlü yeni gizlerimi söylüyorum soranlara
Eskilerden zaten haberleri yok
Mesela, eskiden olsa hani bundan bir kaç ay öncesine kadar
Bir adımı bilirlerdi oda yarım yamalak, birde kaçak çayı çok sevdiğimle sigara içtiğimi
Yılların verdiği alışkanlıktanmıdır bilmem, suskunluğun o korkutucu sessizliğinde savrulmanın tenimde bıraktığı morlukları gördükçe içimin kahra isyanı dahada büyüyor.
Şehirler arası yolculuklar da kendimi kaybettiğim zamanlarımda oldu, ölüme koşmak için son sürat gittiğim anlar da
Gecenin bir yarısı onlarca kilometre uzaklıkta parlayan ışıklara biran önce varmak
Ve sonra, bir sonraki ışıklara tekrar yol almak
Her ışık hüzmesinede, sanırsın ki sevgili orada bekliyor uzun dalgalı saçlarıyla
Radyoda çalan aşk şarkılarımıydı buna sebep, yoksa şarkıların sözlerini anlamadan sadece müziğin ritmiyle daldığın düşüncelermiydi
Belkide yalnızlığın anlamıydı, her seferinde kendine verdiğin teselliler
Ne kadar büyük bir boşlukta olsam da devrik cümlelerim de, karamsar oluşuma bakıpta hüzünlü zamanlarda olduğumu sanmak
Ve akıl artığı zamanlardan ayırdığım acılarımı göz bebeklerime gömerken, hesaba kattığım güzel günlerim de oldu, kötü anlar da
Kendimi fitürsuzca üç kuruşluk insanlara miras bırakacağıma, sigara yanığı vücudumu yüksek bir uçurumdan atmak daha kolay olacağını biliyorum
Kabullenmesem de karanlıklara olan kinimi, kırık kalbimin ısınamadığı insanların beddualarına saydım
Sahaflarda duran tozlu kitapların içinde ki derin ve anlamlı cümleleri çoğu kimse okusaydı bile, anlamamalarına kimse aldırış etmezdi ya
Veyahut’ta; sokak dilencilerinin çoğu kimseden zengin olmaları tezinden dolayı, sadaka bile vermeyi çok gördüğümüz zamanlardaki kızgınlıklarımız
Yada kırmızının kadınlara daha güzel bir yakıştığını söyleyen o filozof düşünceli beyinsizlerin her şeyi çok bilmelerine olan saygısızlığımızı düşündükçe
Saçmalıklarla dolu o çok konuştuğum zamanlarda bile, içimde ki derin yara izlerini kimsenin görmeyişini seviyordum belki de
Yalnız geçen zamanlarımda bir benmiydim acaba her şeyi gözlemleyen, gördükleri karşısında bazen üzülen bazende kendiyle dalga geçen
Yaşamadan anlayamazdı belki de insan
Ya korkusuzca yaşayacaktın, yada korkaklığına onlarca mazeret uydurup herkesten kaçacaktın
İkilemde kalmak kadar zor olan başka bir şey varmıdır
İşte o zamanlar da aklıma ilk gelen pencere kenarlarında duran menekşelerin susuzluktan boyun büküşleri
Gecenin yarısında bir arabanın korna sesiyle dağılan, sevgililerin bir birine söyledikleri o aşk fısıltıları
Ve karşı komşunun arabadan inmeden önce bir şişe parfümü üzerine boca edip yukarıda bulunan pencereye bakıp öylece arabasından indiği hallerde ki ürkekliği
Yüzümde ki derin çizgilerin sahibi olan geçmişime özlemimden, ara ara düşünmekten korkmaya başladığımda oldu, yalan yok
Yıllar önce kirli vagonlara doldurduğum gizlerimi, umutlarımla gülüşlerimi
Bugünlerde yeniden getirmenin ve tekrar merhaba demenin telaşı sardı yorgun bedenimi
Belki kırık ve yaralı kalbim isyanın ar damarlarını parçalayacaktır, dile gelmeyen küfürlerle
Yada, gar da kirli vagonları beklerken kör bir kurşunla sırtımdan vurulmak ve hastane köşelerinde her şeyi yeniden kaybetmek
Kim bilir zaman bize daha ne oyunlar oynayacak
Neleri kazandırıp neleri kaybettirecek...