Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
İlkay Coşkun
İlkay Coşkun

Acziyet Mevzusu

Yorum

Acziyet Mevzusu

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

502

Okunma

Acziyet Mevzusu

Acziyet Mevzusu

Kahramanlık taslayan insan
neyle kiminle savaşın senin
bilmez misin ki insanlar ölümlüdür
insanlar aciz insanlar et kemik

Baş döndürücü gelişmelerin ardından yenilikleri yaşayan insanın acizliklerinde, ruhunun kırılganlıklarında çok bir değişiklik yok aslında.

Bu bağlamda örneklemeleri birçok alandan verebiliriz. Yazarçizer çevresinde gözümüzde çok büyüttüğümüz birtakım tanınmış kişileri yakından tanıma fırsatı bulur isek bahsi geçen bu halleri çok rahatlıkla gözlemleyebiliriz. İnsanların deruni yönlerinin yanlarında, sığ yanları, sıradan yanları hep vardır var olacaktır. Çok basit düz mantıkla çözülebilecek bazı konuları, isminin önü kabarık bazı insanların çözemediklerine şahit olmuşuzdur. Nasıl ki bir bıçak doğru elde çok maharetli bir edevat olur, yanlış elde insanı katil yapar ise ilim de böyle değil midir? İlimle kimi bilim adamı insanlığa faydalı âlim olur kimisi de atom bombası yaparak insanlığın felaketi olur. İnsanı ileri noktalara taşıyan bir ilim adamının yanında, insanları sapkınlığa, inançsızlığa sevk eden bilim insanları da çıkar gün gelir. Allah vergisi çok önemli özellikleri olan bazı insanların bu kabiliyetleri birçok cehaletleri de perdeleyebilir. Güzel yönleriyle hayran kaldığımız insanları tanıdıktan sonra hayal kırıklığına da uğrayabiliriz. Bu örnekleri çoğaltabiliriz de.

Eğitimin, kültürün, inancın, genlerin, fizyolojinin, sağlığın önemi yadsınamaz. İnsanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli unsurlardandır bunlar. Cehaleti yenmenin önemini toplumlar üzerinde çoğu zaman gözlemleyebiliriz ama her türlü olumlu gelişmelere rağmen insan acziyetini de taşıdığına şahidiz. Dünyanın geçiciliği ve ölüm gerçeği üzerinden kabulleniş sayılan ruh halini de taşıyabilmelidir. Biliyor ki insan her türlü tekâmüle rağmen bazı şeyler değişmeyecektir. Dünyamızda enerjinin dönüşümüne şahit olsak da kaynakların bittiği bir nokta vardır muhakkak.

İnsan yüreğinin ve beyninin bir köşelerinde boşluklar hep vardır ve bu boşluklarda da yaşanır az veya çok. Bu boşluklar kimi zaman uzunca bir süre pasiftir. Bir an gelir harekete geçer ve aktifleşir. Daha çok korkuları, tedirginlikleri, yetersizlikleri, acizlikleri içerir bu bölgeler. İşler yolunda iken, sağlık yerinde iken genel olarak uyur vaziyettedir. Bir nevi bilinçaltındaki derin çukurlardır bunlar. Eğer disipline edilmezse, törpülenmezse, dizginlenmezse çok kötü sonuçlar doğurabilir. Yüreklerdeki ve beyinlerde ki bu boşluklar bu anlamda hep vardır. Manevi anlamda yapılan iyileştirme çabaları insana olabildiği kadar deva olabiliyor. Manevi yönden kendini kuvvetlendirmiş bireyler zor zamanlarda daha az zarar görerek yoluna devam ediyorlar. Zaman zaman durduk yere hüzün yaşayan, durduk yere karamsarlığa kapılan insan, yaşadığı bu negatif duygulardan dolayı iletişim noktasında da son derece zayıftır. Bu yüzden olabilecek tüm negatifliklerin bir nevi dışavurumlarını yaşarlar. Bu bahsedilen boş bölgeler her zaman doldurulmaya hazır cazip alanlardır aslında. Bu alanları olumlu argümanlarla doldurmak demek olumsuzlukları bir anlamda asgariye indirmek demektir.

Cüzi iradeye sahip olan insanoğlu emeği ile çalışması ile hep bir noktaya gelme gayretini gösterirken kader aynasına görüntüsü yansır. Kimi zaman lütuf içerisinde kahırlarını, kimi zamanda kahır içerisinde lütuflarını yaşar. Külli irade çerçevesinde kulluğunun yanında acizliği de vardır. Hz. Âdem’den beridir fizyolojik olarak birbirimizden yok farkımız. Zırva ve zirve arasında gezeleyen insanoğlu zafiyet gerçeğini hep yaşamaktadır. İnsanoğlunun canlılar içerisinde kendisini dizginleyebilmesi, eksiklikleriyle birlikte kendisini bilmesinden geçer. Bazı insanları ne kadar da büyütürsek büyütelim, insanoğlu zaaflarıyla var olan bir canlıdır. Büyük dediğimiz insanların da zaaflarını görmemiz ve ona göre değerlendirmemiz bu nokta da önem arz eder.

Çaresizlik, umut ve hayalperestlik üçgeninde gezeleyen insanoğlu ne kadar ilerlerse ilerlesin, doğum seremonisi ve sonrasında ölüm elvedası gerçeğinin dışına çıkamıyor. Şu bir gerçek ki doymaya ve ölmemeye çalışan insanoğlu bu dünyada ne tam olarak doyabilecek ne de istenildiği gibi ölümsüzleşecek.

İlkay Coşkun
30.03.2016

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Acziyet mevzusu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Acziyet mevzusu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Acziyet Mevzusu yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL