7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1957
Okunma

Telefondaki sesin verdiği haber dünyayı başına yıktı. “Beyefendi kızınız Acıbadem Hastanesinde ameliyata alındı. Bağdat Caddesi’nde araba çarpmış. Merak etmeyin ayaklarından başka bir yerde problem yok. Genel durumu iyi. Kızınız yaşayacak.”
Sonra başka telefonlar... Geçmiş olsun diyenler... Soluğu Acıbadem Hastanesinde aldı. Hikmet emekli subaydı Güneydoğu gazisiydi . Rütbesi Albaydı .Özel kuvvetlerde görev yapmıştı. Elli yaşındaydı.
Çok sevdiği eşi Nurten’i geçen yıl kanserden kaybetmişti. Kızı Nalan tek hatırasıydı Nurten’den kalan. Başka da akrabası yoktu. Eşi de kendisi de ailelerinin tek çocuklarıydı. İşin ilginç yanı hem kendisi hem de eşinin dayı, hala, amca ve teyzeleri de yoktu. Bir tek babasının Amerika’da yaşayan üvey bir kuzeni vardı. Onu da hiç görmemişti.
Eğer kızı Nalan hayatını kaybetseydi. Dünyada yapayanlız kalacaktı. Ona kötü haberi hastanenin merdivenlerinde verdiler. Kızının iki ayağı da kesilmişti.
Canı, ciğeri, bebeği, herşeyi kızı ömür boyu yürüyemeyecekti. Aletlerle yürüsede koşamayacaktı. Peki ya evlenebilecek miydi? Yuva kurabilecek miydi? Daha dün baba kız dertleşmişlerdi. Nalan babasına; “Babacığım kendini bırakma ne olursun, bak ben evleneceğim, torunların olacak, sana dede diyecekler. Çocuklarımı dede sevgisinden yoksun bırakma lütfen.” demişti.
Ya şimdi ne olacaktı. O kızını nasıl teselli edecekti.
“Kızınla görüşebilirsin.” dediklerinde ilk karşılaştıkları anı ömür boyu unutmayacakdı. Nalan aynen şöyle demişti. “Bak gördün mü baba? Kaldık baba-kız başbaşa. Tanrı beni sana misafir gönderdi.”
Bu söz Hükmet’in yüreğini kanattı. Gök-yer dümdüz oldu. Ama belli etmedi. O eski bir askerdi. Neler yaşamıştı İç Güvenlik Harekatında, kaç arkadaşı son nefesini kollarında vererek şehit düşmüştü.
Kızını bir hafta sonra hastaneden çıkardı. Tedavinin evde devam etmesini moral açısından uygun bulmuştu doktorlar. O bir hafta boyunca Nalan’a çarpan genci düşündü. Arkadaşlarından ayrıntılı bilgi toplamasını istedi çocuğun ailesi hakkında.
Gelen bilgiler bir daha kahretti koca çınarı.. Kızına çarpan çocuk çok zengin bir ailenin çocuğuydu. Caddedeki araba yarışı esnasında, durakta araba bekleyen günahsız Nalan’ı ayaklarından biçmişti.
O anda kararını verdi ve uygulamaya geçti. Ona böyle öğretmişlerdi.
Doktor Hilmi’nin telefonunu çevirdi. Doktor Hilmi ile teğmenken İç Güvenlik Harekat Bölgesinde birlikte görev yapmıştı. Bir çatışmada iki ateş arasında kalan Tabip asteğmen Hilmi’yi ve sıhhıye erini sağ bacağından bir kurşun yemek pahasına o çekip almıştı timiyle, burnunu bile kanatmadan.
O günden beri kankaydılar. Hilmi Hikmet’ten bir yaş küçüktü. Her karşılaştıklarında DoktorHilmi Hikmet’e; “Komutanım sana bir can borcum var, bu borcu ödeyeceğim günü görmeden bu dünyadan gözlerim açık gider.” Derdi.
Hilmi Türkiye’de kendi dalındaki isim yapmış birkaç cerahtan biriydi. Telefonda Hilmi “Emret komutanım” dedi. “10 gün sonra Çarşamba gecesi saat, gece 24.00’da cerrahi müdahale yapacak şekilde alet ve avandalıkla Sapanca’daki yazlığımda ol.” dedi Hikmet.
Hilmi, bir süre sessiz kaldı. Hikmet anladı. Hilmi bilgi istiyordu. Hilmi’ye Hikmet “Bana bir can borcun vardı ya onu ödeyeceksin” dedi. Hilmi sadece; “Emredersin komutanım” diyerek telefonu kapattı.
Tam sekiz gün Hikmet kızına çarpan genci gözetledi, takip etti. Adı Ozan’dı cani gencin. Kefaletle hemen tahliye edilmişti. Bağdat caddesinde bir bar çıkışında yalnız yakalayabildi Ozan’ı Hikmet.
Silahla tehdit ederek arabasına bindirdi. Doğru Sapanca’daki yazlığa götürdü. İki gün beklediler. Doktor Hilmi’nin gelmesine iki saat kala Hikmet, Ozan’ı iğne vurarak bayılttı. Narkoz yapmayı, ameliyat için hijyenik şartlar hazırlamayı çok iyi öğrenmişti görevde iken. İki arkadaşının bacaklarındaki kurşunları kan kaybından ölmesinler diye kendisi çıkarmıştı.
Hilmi tam 24.00’da kapıyı çaldı. Hoş geldin diyerek içeri aldı. Çok az konuşurdu. Hikmet; “Bu Ozan! Nalan’a çarpan çocuk. Kefaletle tahliye edildi. En fazla 8 ay ceza alırmış. Bu adalet değil. Ozan’ını ayaklarını kızımın ayaklarının kesildiği yerden keseceksin. Yapamam diyorsan tarif edeceksin ben yapacağım.” dedi.
Doktor Hilmi hiç soru sormadı. Hiç düşünmedi. “Siz odadan çıkın komutanım” dedi sadece. İki saat doktor Hilmi odadan çıktı. “Emriniz yerine getirildi komutanım” dedi ve çıkıp gitti.
Hikmet kesilen bacakları paketledi. Odayı temizledi. Ozan’ı arabaya taşıdı. Babasının Bebek’teki köşkünün kapısına paketlenmiş ayakları ile birlikte baygın halde bıraktı.
Ozan’nın babasının telefonunu çevirdi. Sadece; “Ozan köşkün kapısında baygın halde yatıyor. Onu alın” dedi ve telefonu kapattı.
Sonra Bebek karakoluna giderek teslim oldu.