Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
HA
HAYAT BİR ÇELİŞKİ

Marifetin 40 Kuralı(15. ve 16. kurallar)

Yorum

Marifetin 40 Kuralı(15. ve 16. kurallar)

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

638

Okunma

Marifetin 40 Kuralı(15. ve 16. kurallar)

15.Kural
"Allah içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler."
İnsan yaratılmışların en şereflisidir, ancak kusursuz tek varlık ALLAH olduğu için insan şerefli olduğu halde kusurludur. Bu kusurların çoğu nefsinden kaynaklanır. İnsan nefsini kontrol etmeyi öğrenirse(nefsinin, şeytanın ve aklının sesini duymadan RUHUNUN SESİNİ dinleyerek karar verirse) o zaman tekamül(olgunluk) denilen şey gerçekleşir. İnsan kusursuzluğa doğru ilerler. Gönlümüzdeki ölümsüz ve kusursuz RUHU ortaya çıkarıp onun isteklerini yaptığımız ölçüde "şeref"e layık olacağız.
Biz kalbimizdeki RUHU ortaya çıkarıp büyütmeye niyetlendiğimiz andan itibaren yüce Allah nefsimiz üzerinde değişiklik yapmaya başlar çünkü Allah her an yeni bir şandadır. O, yarattıkları üzerinde hüküm sahibidir, isteseydi hepsini kusursuz yaratırdı. Kusursuz yaratmadığına göre bunun bir sebebi var. (En doğrusunu Rabbim bilir elbet, benim gönlüme düşen sebepleri diğer kural içersinde açıklarım inşallah.)
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
16. Kural
"Kusursuzdur ya Allah, O’nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin."
Allah tek hüküm sahibi ve tek kusursuzdur. O’NUN yarattıkları ancak diğer yaratılanlarla birlikte "BİR" olduğunda kusursuzlaşır. Yani yaratılan tekamüle etmek için önce ruhuna odaklandığında, ruhunun sesiyle yaşayıp karar verdiğinde; sonra diğer yaratılanların kendi tekamülü hizmetini ve katkısını görüp onları sevdiğinde hatta diğer yaratılanı kendinden ayrı görmediğinde(onlarla BİR olduğunda) mutmain olup kusursuzlaşacaktır. İşte bu aşamada Marifetin 16.kuralı devreye girer. Yani yaratılanları olduğu gibi kabullenip sevmeden YARATANI layıkıyla sevmiş olmazsın. Çünkü yaratılan her şey Allah’ın bir aksidir. Yaratan Rabbimiz kusursuz tek varlıktır, bu nedenle O’NU sevmek kolaydır. Zor olan kusurlarıyla yaratılanı kabullenmek ve sevmektir. Nefse zor gelir kusurlu şeyleri sevmek, çünkü kendi de kusurludur. Halbuki tüm bu kusurlu şeyler bir araya gelerek(tıpkı bir puzzle gibi) bir bütünü(kusursuzluğu) ortaya çıkarır. İşte nefs kendi kusurunun bir başkası tarafından tamamlandığını ya da kendisi bir başkasının kusurunu tamamladığını İDRAK ettiğinde SEVMEK kolaylaşır. Peygamberim(sav) bu konuda şöyle buyurmuş: "Kim dünyada bir müslümanın ayıbını örterse Allah onun ahirette ve dünyada bin ayıbını örter."
Aynı konuda Mevlana Sultanımız şöyle buyurmuş: "Kusurları örtmede gece gibi ol."
Yunus Sultanımız ise şöyle buyurmuş: "Yaratılanı severim YARATANDAN ötürü."
Bu üç sözden çıkan ortak sonuç şudur: "ALLAH’IN SEVGİSİNE MAZHAR OLMAK İÇİN ÖNCE YARATILANI OLDUĞU GİBİ(ayıbıyla, günahıyla, kusuruyla) KABULLENİP SEVMEK GEREKİR."
Marifetin 15. Ve 16. kurallarından İdrakımın anladığı kadarını şöyle sıralayabilirim:
1. Allah yüce kelamında da belirttiği gibi her şeyi bir ölçüye göre yaratarak onlara bir sınır koymuştur. Yani onlara "sınırlı ve eksik olma" vasfı vermiştir. Böylelikle Allah "Eşi, benzeri olmayan tek ölümsüz ve sonsuz varlık" sıfatını almıştır. Bu sıfatla Allah, ilahlık iddiasında bulunacak her şeyin(özellikle şeytanın ve nefsin) önünü kesmiştir.
2. Allah yarattıklarının hepsini eksik bırakarak onları tek bir ortak noktada birleştirmiştir(birlemiştir). Yaratılmış her şey eksik ve tamamlanmak için birbirine muhtaç. Onları tamamlayacak tek şey ise Allah’ın kudreti ve dilemesidir. Allah’tan gelen İLİM ve AŞK ile yaratılanlar birbirinin eksiğini tamamlayarak kusursuzlaşır.
Marifet yolunda "Ben" diyen yolda kalır. Çünkü tek ve eksik bir parça bir işe yaramaz.
"BİZ" diyen yol alır, çünkü bir araya gelen parçalar bütünü ortaya çıkarmaya başlar, Allah her an yeni bir şanda olduğu için parçaların doğru şekilde birleşmesini sağlar.
"HİÇ" diyen yolun sonunda vuslata erer. Çünkü bütün içinde yok olan, kendini bütünden ayrı görmeyen görevini layıkıyla yerine getirmiş olur."
Rabbim cümlemize bu nu yaşamayı nasip etsin inşallah.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
Enaniyetten merhameti sonsuz Rabbime sığınırım.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Marifetin 40 kuralı(15. ve 16. kurallar) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Marifetin 40 kuralı(15. ve 16. kurallar) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Marifetin 40 Kuralı(15. ve 16. kurallar) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL