14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2406
Okunma
Dilimizi ve özellikle de, yöresel şivelerimizi çok seviyorum. İnce bir istihza var dilimizde ve inanın; dünyanın hiçbir ülkesinde kullanılmayan, bize has, kendimizce kullandığımız yöresel deyimler. Çok seviyorum her yörenin kendine has kelimeleri ve deyimlerini. Özellikle mahalli ağızda geçen konuşmalara hayranlığımı hiç gizlemedim. Birçok şehir gezdim ve birçok insan tanıdım kendi gibi olabilenler. Aslına sadık kalanlar her zaman cazip geldi bana.
İnanın Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e her bölgenin, her ilin ayrı bir tadı var dilinde.. Ve insanımızın konuşmalarına kulak misafiri olup, kâh düşündüm kâh güldüm. Salt bize ait olan ölçü ve ifade biçimleri duydum.
Küçük bir anne kız konuşmasını yöresel deyimlerle ve hayran kaldığım ölçü anlayışlarıyla dillendirmek istedim, affınıza sığınarak.
-Gözüne çöp batmış sanki hınzırın, düşünde beni mi gördü ne? Sabah sabah yine sinirimi hoplattı yerinden. Kadının derdi yok, komşuları dinliyor ve mahallenin kâhyası gibi her şeye burnunu sokuyor !
-Ne oldu anne ne konuşup durun? Uyku komadın adamda! Kim kaçırdı yine senin keçileri bayıra?
-Kız sus almayım seni ayağımın altına, hallaç pamuğu gibi tepelerim şimdi valla. Zaten heyheylerim tepemde !
-Anne, heyhey de ne? Nasıl çıkar tepene?!
-Bana bak maskara, alırsam süpürgenin gâvur tarafını elime, gösteririm sana dünya kaç bucak!
-Sahi anne süpürgenin gâvur tarafı neresi ve dünyanın gerçekten bucakları mı var? Yoksa sen kıtalara mı diyorsun bucak diye?
-Bak daha konuşuyo karşımda ! Ahh ah ! Biz böyle karşılık verebilir miydik anamıza babamıza? Besmelesiz misin kız, başlatma dünyanın kıtasına çıtasına şimdi ha! Alacam elime saçlarını bir güzel, çevirecem gâvur kirmeni gibi!
-Bak merak ediyorum ama, bu kirmen de ne ola ki Türk’ü, gâvuru olsun. Sen diyon ben soruyom sonra da kızıyon !
Sen böyle konuşmaya devam et, ben seni eşek sudan gelen kadar tepeleyim, zaten kızdırdı o pabuç eskisi kadın beni, bir de sen hoplatma hepten sinirimi! Git ocağa öğle için yemek vurdum, bak bakıyım tadı tuzu nasıl? Gedikse bir fiske attırıver..
__Bir fiske ne kadar anne, ölçüsü yok mu fiskenin? Hem eşek sudan ne zaman gelecek bilir mi ki; tek salıyonuz eşeği suya? Hıhh ! Eşek bu, adam mı ki..
__Aman başıma kominist olacak bu kız, böyle dil bir karış. Tırnak kadar bacağıyla tuz yalatıyor adama. Yok yok, en iyisi akşam babana bir çıtlatıyım da az büküversin kulağını ! Ağzında bir laf kalabalığı gel de sustur. Ne gereği var? Ben eşeği sağlam kazığa bağlayım yoksa alimallah baş edemeyecem senle!
-Aman be anne; azıcık eğlenem dedim beni bir asmadığın kaldı he? Tamam, tamam sustum !
-İşte böyle bir diyalog, öyle hoş ki ! Bir de yöresel şive girdi mi işin içine, nasıl bir kültür özü çıkıyor su yüzüne. Ben en çok bu kıstas anlayışından etkileniyorum ve mümkün olduğunca memleket ağzı kullanıyorum konuşmalarımda. Bir de, günlük dilimize yerleşmiş ifadeler ve benzetmeler var. Gerçekten sadece Türklere has.
Bir karış yol
Bir tutam tuz
Cayır cayır yanıyor ortalık
Bir sigara içimi vakit
Kıç kadar yer
Kolum kadar balık
……………..
Bunlar gibi daha birçok örnekle sıralayabileceğimiz ölçülendirme sıfat ve kavramları.
Ne dersiniz, sizce de hoş değil mi dilimizin incelikleri? Eğer sizin de yörenizde bilmediğim böyle deyimler ve ölçüler varsa lütfen paylaşın.
Sadece kendinize saklamayın biz de sebeplenelim.
SELMA PEKŞEN