Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
deniz-ce
deniz-ce

Suskunluk

Yorum

Suskunluk

9

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

1693

Okunma

Suskunluk



Yıllar önce... İlk tayin yerimizden ayrılacağız. Benden yaşça epey büyük ve hayat tecrübesi kat kat fazla, ne kadar yakın olursak olalım geçmişindeki bazı karanlık noktaları paylaşmaktan imtina eden,bazı şeyleri hissettiğimi hissetse de  o mecralara girmekten uzak duran, çok susup az konuşan, çevremizdeki herkese mesafeli ve çevremizdeki herkesin çekinme ile saygı arasında bir yerlerde konumlandığı, sanırım dost kavramının tam karşılığı olan o güzel insanla yan yana oturuyoruz.
Susuyoruz.
Oysa birbirimize söylemek istediğimiz bi’ dünya şey var.
Gözlerimiz, sığındığımız ahşap evin halılarında, kanepelerinde, duvarlarında geziniyor. Bu sonsuz sessizliği bozmak adına elimi çantamın içine sokup, sabah onun için aldığım altın kolyeyi çıkarıp uzatıyorum.
Çoğu zaman gergin ve mesafeli duran yüzü gevşiyor, sanki bir mahçubiyet düşüyor bu sefer gözlerine.
" benden bir hatıra olsun istedim" diyorum. Ne yapacağını bilemiyor bir süre, sonra o da çantasına uzanıyor ve kalp şeklinde bir anahtarlık çıkarıyor içinden. Kıymetli bir şey değil ama benim için değerli, diyerek uzatıyor.
O kısa diyalogun ardından sessizliğimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sanırım aklımızdan yaklaşık üç yıl boyunca paylaştığımız acı, tatlı, komik, gergin bir sürü anı geçiyor.
Sanki bir daha görüşemeyecekmişiz gibi mahzun, buruk bir halde, "ayrılık sahnelerini hiç sevmem" modunda bu anın sonlanmasını bekliyoruz.

Yakından uzağa doğru gidiyor zihnim.
Gecenin bir yarısı sokağa çıkmışız, lapa lapa karın altında deliler gibi koşturuyoruz.
Kar topu oynamaktan oldum olası haz etmeyen ben, gülmekten katılarak yalvarıyorum "atmayın n’olur" diye.
Yerlere düşüyoruz, yuvarlanıyoruz; ellerimizi hissetmez hale gelince düşe kalka evin yolunu tutuyoruz.

Bir ramazan günü. Evsizliğimden dolayı başka arkadaşlarımın barakasında kalıyorum. Araya gerilen perdenin arkasındaki yatağımdan kalkamayacak kadar hastayım. Arkadaşım iftar sofrasını hazırlamış, ailecek beni bekliyorlar. Oysa kafamı kaldırmak bir yana, konuşamayacak kadar güçsüzüm.
Nerden, nasıl haber aldı bilmiyorum. Nane limon kaynatmış, içiriyor ve bir yandan söyleniyor " defalarca söyledim gel bizimle kal diye, kalkar kalkmaz bize gidiyoruz."
Dediği gibi kendime gelince valizimi toplayıp beni "onlara" götürüyor.
İnançsız olduğu halde her gün mükemmel iftar sofraları hazırlıyor benim için. Tüm ısrarıma rağmen evde sigara içmiyor ezan okunana dek. Kendimi borçlu hissetmekten nefret ediyorum. Farkına varıyor ve bir gün soruyor " seni ilgimle çok mu bunaltıyorum?"
Bunu ona açıklayamıyorum, "aşkolsun"larla geçiştirmeye çalışıyorum.

Okul çıkışı gidecek bir evimiz olmadığı için parklarda sabahlıyoruz nerdeyse. Büyük ekran tvde yaşadığımız korkunç felaketle ilgili haberleri izliyoruz. Çayımızı, sigaramızı içerken sık sık tanıdığımız simaları görüyoruz ekranda. Merhamet duyulmasından rahatsız, nereye tayin isteyeceğimizi konuşuyoruz.

Yine başka bir ailenin yanındayım. Uzun bir süre deprem yaşamayacağımızı düşünürken tekrar sallanıyoruz. Bu kez nereye saklanmamız gerektiğinin bilinciyle hareket ediyoruz.
Sarsıntı durduktan hemen sonra üçer beşer indiğimiz merdivenlerden doğruca, o güzel insana koşuyorum.
İlkini yaşamadığı için bu sarsıntı onu müthiş korkutmuş. Birbirimize sarılıyoruz.
Bu sefer ben diyorum "seni hiç bir yere bırakmam, annemlere gidiyoruz."
Yine yollar, yine korkular, yine süresiz ara verilen okul...

"Çok seveceksin" diyor ve bir kitap uzatıyor. Ahmet Altan’ın Geceyarısı Şarkıları. Çok seviyorum gerçekten.
Başka bir gün bir kaset uzatıyor: Mariah Carey - rainbow.
Sabahladığımız günlerde kitaplardan, okuldan, insanlardan konuşuyoruz.
Kendisi dışında her şeyden konuşuyoruz. Keşke anlatsa diyorum, ne yaşamış olursa olsun onu yargılamayacağımı bilse. Ama o öyle işte.

Tayin isteyecek olan bir sürü arkadaş sırayla birbirimizin evlerinde buluşuyoruz.
Kimimiz içiyor, kimimiz oynuyor, kimimiz bir kenara çekilmiş düşünüyor.
Zil zurna sarhoş olmuşlar. Bizimki sinirlenmiş yine birilerine. Herkesi odadan kovuyor. Tam çaktırmadan çıkacakken "sen gitme lütfen" diyor. Bir an herkes bana bakıyor.
Sonra ağlıyor. Neye ağladığını bilmiyorum. Galiba hayatın anlamından, anlamsızlığından konuşuyoruz bir süre.
Ölüm benim için bilinmeyene açılan kapı, onun için hiçlik.
O beni, ben onu avutmaya çalışıyoruz.
İkimiz de korkuyoruz farklı nedenlerden.
Sonra yine susuyoruz.

Hep susuyoruz konuşmak isterken.



Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Suskunluk Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Suskunluk yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Suskunluk yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Yeşil Mavi
Yeşil Mavi, @yesilmavi1
17.12.2017 21:01:11
Çok güzel ve etkileyiciydi. Eline sağlık!

Bak bu vesileyle onu anmış oldun. :)
yasarkarcioglu
yasarkarcioglu, @yasarkarcioglu
17.12.2017 20:46:25
Duygulandım. Belki de inceden inceye düşünülüp te yazılmamış, doğal akışında yazılmış olmalarıydı nedeni. belki de kendimin ayrılışları geldi aklıma ondan duygulandım kim bilebilir? Sonuçta tadında bir yazı idi teşekkürler paylaşımınız için.
yasarkarcioglu
yasarkarcioglu, @yasarkarcioglu
17.12.2017 20:46:22
Duygulandım. Belki de inceden inceye düşünülüp te yazılmamış, doğal akışında yazılmış olmalarıydı nedeni. belki de kendimin ayrılışları geldi aklıma ondan duygulandım kim bilebilir? Sonuçta tadında bir yazı idi teşekkürler paylaşımınız için.
meleksukan
meleksukan, @meleksukan
2.12.2017 21:56:30
insan susabilecegi birini ne kadar çok özlüyor
ne güzel gelişmiş içindekiler
...
Gule
Gule, @gule
2.12.2017 21:00:33
insan konuştuklarından değil, galiba sustuklarından korkmalı ...zira onlar bir dile gelebilseydi her şey daha farklı olurdu belki...

bu yazı da benim suskun tarafıma denk geldi...ama iyi de oldu...susulacak gibi değildi çünkü...

güzeldi...
Hicran Aydın Akçakaya
Hicran Aydın Akçakaya, @hicranaydinakcakaya
2.12.2017 17:31:06
Halâ görüşüp görüşmediğinizi çok merak ettim Denizcem.
Böyle değerli insanlar hayatımıza kısacık da olsa dokunduğu için öyle şanslıyız ki.
Çok duygulandım yazıyı okurken, ne güzel kaleme almışsın anılarını o güzel anlarınızı.

Tebrik ediyorum, sevgiler.
Evvel
Evvel, @kuskun-cicegim
2.12.2017 16:15:52
Seni gökyüzüne karşı ,seni masmavi akdeniz e karşı....


Susuyorum karşımdaki maviden daha çok. Radyoda Erdal Güney...Bıçak sırtı.
Özlem Tarhan
Özlem Tarhan, @ozlem-tarhan
1.12.2017 22:27:50
Suskunluk da paylaşılabilir bir şeydir pekâlâ... Asıl mahâret de bu belki; herkes konuşurken susup iç sesini dinletebilmek...

Cok güzeldi Deniz-ce'm; devamı gelecek sanki; değil mi?
ilhankumbaraci
ilhankumbaraci, @ilhankumbaraci
1.12.2017 22:11:05
''Zor..hangisi kolay ki ?''
Sevdik sonunu bile bile sevdik..
Gençtik tabi kolay yolu seçtik..
Acıyıp geçtik...

Siz iki aşık kafaları karışık ..:)

Güzel bir yazıydı.Kaleme sağlık
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL