19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1924
Okunma


Ne zaman bir kendini bilmez gelip uykumu çalsa benden işte tam o vakit dikerim gözlerimi gökyüzüne ve başlarım yıldızları saymaya…
Bir yıldız, iki yıldız, üç yıldız, …………………….. , dört yüz otuz sekiz yıldız, dört yüz otuz dokuz yıldız…
Bazen takılır kalırım bu son sayıda bazen de farkına bile varmadan devam ederim saymaya… (Sanırım biraz da uykumun kaçma nedenine bağlı bir durum…)
Zaman kavramının, hayatla yaptığı kontrat sebebiyle akıp gitmesine inat mıdır yoksa başka bir nedenden midir bilinmez ama ben ne uykuyla barış sağlayabildim bu güne kadar ne de yıldızları saymayı bitirebildim…
Uykuyu başkasına kaptırmış olmanın da verdiği bir asabiyet hali içerisinde yıldızlara dalıp gitmişken ve günlük sayımımı yapıyorken; o gece benimle aynı kaderi paylaşan birisi yanaşır yanıma… Ve işte hep aynı diyalog:
—Yıldızlara mı bakıyorsun? (Hayatımda duyduğum saçma sorular listesinde ilk ona girmeyi başarmış bir soru…)
—Evet. (Kısa ve net cevap muhabbetin uzamaması için bir çözüm olabilir.)
—Biliyor musun bak şu küçük ayı. (Parmağını gecenin karanlığında seçemediğim bir yöne doğru sallamaktadır o anda) Gördün mü?
—Hayır… (Evet deseydim ve konuyu kapatsaydım daha mı iyiydi acaba… Ama çıktı artık ağzımdan bir kere, dönüşü yok…)
—Nasıl görmezsin ya, bak işte şu büyük ayının çaprazından parmağımın hizasında takip et elimi. Gel gel gel, işte tam orda, sana doğru olan, gördün mü? (Yaptığı saçma sapan hareketler dolayısıyla asabiyet katsayımda bir artış meydana geldiğini hissediyorum.)
—Hııı gördüm, gördüm .(YALAN) Aaaa hık demiş ayının burnundan düşmüş. (Ağzım bir karış açık havaya bakarken halen bir ayıya uzaktan da olsa benzeyen bir şekil seçmeye çalışıyorum diğer yandan…)
Verdiğim cevap karşı tarafı ikna etmiş olmalı ki yaklaşık yarım dakikalık bir sessizlik kaplıyor ortamı. Ta ki o lanet olası yıldız kayıncaya kadar… Ve işte geliyor ikinci diyalog:
—Aaaa (Bağırma kulağımın dibinde ya…) Gördün mü yıldız kaydı? (Dedem geldi bir an aklıma, böyle durumlarda hep “Yıldız düştü gördün mü?” diye sorardı ve ben de hep “Hayır dede, düşmedi, kaydı…” derdim. Ama dedemin tatlı ısrarları sonucunda her seferinde ikna olmuş gibi davranırdım.) Bir dilek tut haydi.
—Tamam, (Uzatmamak adına kısa cevaplara devam…) düşüneyim biraz.
—Ben tuttum bile.
—Aman bırakma sakın…
—Efendim?
—Yok bir şey, kendi kendime konuşuyorum öyle…
Bu saçma diyaloglar birbirlerini takip ederken bir anda garip bir gerçek gelip bir Osmanlı tokadı gibi suratıma çarpıyor. Bir yıldız kaydı biraz önce ve bir dilek dilemeli diyor içimdeki ses ama söylemekle kalıyor sadece… Bir türlü bulamıyor aranan cevabı…
Bir dilek dilemeli ama ne?
Şunu dilesem, yok değmez onun için. Bunu dilesem, çok basit, her zaman yıldız kaymıyor sonuçta… Onu dilesem, fazla abartılı bir dilek oldu galiba bu da… Eee ne dileyeceğim o zaman ben? Asabiyet sınırım git gide son noktaya doğru hareket ediyor… Geçmişim, bugünüm, gelecek planlarım teker teker geçmeye başlıyor gözümün önünden… Yok, mümkün değil, gelmiyor işte aklıma, bulamıyorum…
Beklemekten sıkılmış ömür törpüsünün sesiyle kendime geliyorum:
—Alt tarafı bir dilek dileyeceksin, bu kadar da düşünülmez ki ama…
—Tamam diledim. (Sırf geçiştirmek adına bir yalan daha.)
Ve işte beklenen ve bardağı taşıran son soru:
—Ne diledin peki?
—Git başımdan…
—Valla söylemem kimseye…
—Yatıyorum ben artık uykum geldi. (Ve karşı tarafın alınmasına aldırmadan ortamı terk ediş…)
Zaman sürekli geçiyordu, uykularım hiç yoktu, yıldızlar ise hep oradaydı…
Ve yine gecenin saate bakmaya üşendiğim ayrıca da uykuyu yaşama kurban ettiğim bir vaktindeyim şu anda… Bir yıldız kaydı yine gökyüzünde ve şu hayatta dileyecek dileğimin olmadığını hatırlattı tekrardan bana…
Bir yıldız kaydı ve benim kendim için dileyecek dileğim yoktu…
Hayat için ise o kadar çok dilenecek dilek vardı ki, içlerinden seçim yapmak çok zordu…
Bir yıldız kaydı ve ben öylece bakakaldım gökyüzüne…
Anlaşılan bu iş böyle olmayacaktı…
Kapattım perdelerimi sımsıkı ve başladım saymaya:
Bir koyun, iki koyun, üç koyun, ……………………………. , dört yüz otuz sekiz koyun, dört yüz otuz dokuz koyun…
*Dilek hakkımı sizlere verdim… Ben koyunlarla uğraşırken, siz bir dilek dileyin kayan yıldızdan…
Pelin…
26 Eylül 2008