Şanlıurfa’ya bağlı Halfeti ilçesine gitmek istediğinizde sizi ilk önce eğri büğrü gayet fakir, üstü başı yamalı bir yol misafir eder.
Bu yolun acı kara kaderini arabanızın çıkartmış olduğu seslerden az çok anlıyorsunuz.
Sahipsiz, bakımsız , kaderine terk edilmiş bu yol ;sizi hüzne boğuyor yeni Halfeti’ye ulaşıncaya kadar.
Ondan sonra yol bir yılan gibi kıvrıla kıvrıla eski Halfeti’ye sizi sağ selamet ulaştırıyor.

Eski Halfeti’ye varmadan önce yeni Halfeti bütün ihtişamıyla sizleri karşılar.
Bir hoş beşten sonra eski Halfeti’ye varmak için yene atlıyorsunuz kırık dökük yolun sırtına.
Bu yolda yaşadığınız sıkıntılar daha sonra göreceğiniz güzel yerin tozu biberi oluyor.

Nihayet yorucu bir yolculuğun sonunda varıyorsunuz görmek istediğiniz eski Halfeti’ye.
ilk önce gözünüze çarpan ilk şey suya gömülmüş cami olacaktır.
Bu cami ince kibar ayaklarını Fırat’ın soğuk suyuna daldırmış size bakıyor.
Güzel şirin irili ufaklı balıkların caminin suda uyuşmuş ayaklarını öptüğünü göreceksiniz.
Bu balıkların sevimli dost yürekli davranışı sizi derinden etkiler.

Bu yaşadığınız göz zevkiniz anılarınızın baş köşesinde oturacaktır hayatınız buyunca.
Görünüşe bakılırsa gayet halinden memnun gözüküyor cami .
Siz onun fotoğrafını çekerken size gülücükler atıyor.
Sizin ziyaretinizden ne kadar memnun olduğunu bütün var gücüyle ortaya koymaya çalışıyor.
Siz bu cana yakın caminin davranışından büyük bir zevk alıyorsunuz fotoğrafını çekerken.

İrfan GÖRGÜN