2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1005
Okunma
Misket,adı üstünde çıtı pıtı bir kızdı.
Daha dünyaya gelmeden babası rahmetli olmuş,öbür dünyaya göçmüştü.Yaşlıca anasıyla bir bağ evinde hayata tutunmaya çalışır,”yoksulluğa” tahammül etmede sonsuz metanet de gösterirdi.
Köy kızı olduğu için şalvar giymeyi de sever,papatya dolu tarlalarda ot toplayıp,yemek yapmayı da…Fakirlikten “ekşimikleri” top top yapıp,dondurma yer gibi onları yemeyi de...
Adı gibiydi işte.Hatta mahalle ve köyün oğlanları “misket “adını genelde bir oyun aracı için de kullanırlardı.Kimisi pate/pati derdi,kimisi meşe,kimisi de camgöz,kimisi de bilye.
Ama adının bunlarla hiç ilgisi yoktu.O olsa olsa adıyla uygunluk gösteren misket üzümü tadındaydı.Zaten öyle de takılırlardı ona!
Ortaokul yıllarında gönlüne yine bir köy çocuğu olan arkadaşı düşmüştü.
Ama sevgilerinin masumiyetini göstermek dışında,yapacakları daha doğrusu yapmak için bilecekleri bir şey de yoktu.
En güzeli derste,göz göze gelmek ve sonra bunun mahcubiyetini duymaktan yüzü kızarmak,elleri ayaklarının titrediğini hissetmekti.
Yıllar yılları kovaladı ve aralarına nedensiz bir ayrılık acısı da düşmüştü.Daha doğrusu bunun ne olduğunu bilecek kadar da büyümemişlerdi henüz.
Ama zamanla içlerindeki özlem büyümüştü belki de.
Hangimizi savurmadı ki hayat!Onları da öylece savurdu işte.
Biri büyük bir kent olan İstanbul’un Boğaz sırtlarında yaşama şansı yakaladı,masum çocuk ise bir Ege kasabasında.
Bir gün üçüncü bir kişinin varlığıyla birbirlerinden haberdar oldular.
İkisinin de çocukları,hatta birinin torunları da vardı.
Ne denirdi ki bu haberdarlığa…
Ya üstü örtülecek ya da şiirlerdeki gibi birbirlerine selam söyleyeceklerdi.İkisi de edebiyatı sevdiğine göre,Behçet Necatigil’in “Gizli Sevda” şiirine gitmek gerekti.
Okudular defalarca bunu karşılıklı ve sevdalarını da kalplerine gömdüler!
Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.
Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan,
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan.
Seni sordu
Hiç değişmedi, dedim,
Bildiğin gibi...
Anlıyordu.
Mesutmuş, kocasını seviyormuş,
Kendilerininmiş evleri..
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selâm söyledi.