Çirkin ve zarafetten yoksun bazı kadınlar, gerektiği gibi övmesini bildiklerinden, ömür boyunca sevilmişlerdir. andre mauroıs
Turgay COŞKUN
Turgay COŞKUN

Bir Babanın İç Dökümü

Yorum

Bir Babanın İç Dökümü

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1107

Okunma

Bir Babanın İç Dökümü

Yine önemli bir gün biz babalar için; yine sevinçle dolu insanların büyük bir bölümü.

Daha geçen ay anneler için önem doluydu; dört ay önce sevgililer içindi gün. Bugün sıra babalarda…

Ne büyük mutluluk biz babalar için… Çocuklar toplanacaklar baba evinde; geleneksel yapıdan gelenler el öpecekler, az entel takılanlar tokalaşmakla ya da babalarının yanaklarını öpmekle yetinecekler. Maddi durumuna göre; kimi pahada ağır kimi hafif hediyelerini sunacaklar babalarına.

Gülümseyecek babalar, ruhları gülecek evlatların.

Niçin gülecek ya da gülümseyecekler sahi? Neden mutlu olacaklar? Huzuru hangi ölçüye göre hissedecekler? Gülücüklerin ya da gülümseyişlerin dozu hediyelerin ağırlığına göre olmayacak; bu kesin… En azından benim açımdan net bir ifade. Sadece çocuklarını bir arada ya da ayrı ayrı görebilmenin hazzıyla, ruhlarında mutlu meltemler oluşacak birkaç saat. Hediyeler açılacak, çiçekler vazolara konacak ve gidecek çocuklar bir süre sonra.

Hazmedilecek yenen yemekler; tıpkı Sevgililer Günü’nde, gökten yağan yıldızlarla donatılmış otellerde yenilen yemeklerin ertesi günü gibi; tıpkı Anneler Günü’nde annelerin, sevgilerini de katarak yapıp evlatlarına sunduğu yemekler gibi…

Kuruyacak bir süre sonra çiçekler; tıpkı 15 Şubat sonrasında, belki de otellerde unutulmuş çiçekler gibi; tıpkı Anneler Günü ertesi, annelerin özenle sakladıkları vazolarda, her şeye rağmen kuruduğu gibi…

Eskiyecek bir süre sonra hediye giysiler; ama yine de atmayacak o giysileri anneler, babalar ya da sevgililer. Ne kadar özenle saklansa da yok olacak yine de bir gün.

Belki sevgililer gidecek, belki evlatlar küsecek; ama babalar, anneler, dedeler, nineler hep var olarak kalacaklar. Gidemezler ki…

Ne karamsarım değil mi? Böyle bir mutlu günü gösterişli sözcüklerle süslemiyor, bir o yana bir bu yana savurup duruyorum elimdeki tırpanı.

Oysa henüz iç dökümüne de gelmedik…

Gelelim; uzatmayalım… Hatta sözcüklerimin etkisinde kalmadan, sadece düşünelim madalyonun diğer yüzünü. Göremeyeceğimiz kadar gizemli ve uzaklardaki diğer madalyonları da hissedelim.

Çıkalım hayali bir dünya gezisine dilerseniz. Ortadoğu’da, kapitalist emperyalistlerin petrol uğruna döktükleri kanda boğulan milyonlarca babanın cesetlerini ve onların başında umutsuzca bekleşen on milyonlarca yetimin ağıtlarını, feryatlarını hem izleyip hem dinleyelim. Uzanalım Afrika’ya… Açlıktan kemikleri çıkmış çocuklara gözyaşı döken anne ve babalara bakalım uzaktan. Çin mezaliminde inleyen Orta Asya’daki Türk ve diğer insanlara göz gezdirelim. Devam edelim Avrupa, Okyanusya ve hatta Amerika’daki mutsuz babalara, yetim çocuklara…

Kutlayalım buradan günlerini dilerseniz. Kim bilir nasıl bakacaklar biz kutlayanlara; kim bilir hangi “Ah” çekmelerle sızlatacaklar hem bizim, hem kendilerinin yüreklerini.

Gelelim ülkemize… Bizlerin geleceği için şehit düşen on binlere ve onların çocuklarına uzanalım. “Babanız bizim için şehit oldu çocuklar. Biz onları yılda bir gün sizin adınıza anıyoruz. Babalar Gününüz kutlu olsun!” diyelim ve işitelim on binlerce yerde kalmayacak ahları…

Ya çocuğu olmayan baba adayları? Sızlatalım yüreklerini çocuklarımızla olan mutluluk tablolarımızla…

Ya çocuklarını kaybetmiş babalar? Ya evladı şehit düşmüş babalar? Onların da kutlayalım Babalar Günü’nü ve bir kez daha yaksın ateş düştüğü yeri!

Tüm bunları, yüreklerimiz burkulsun, içimiz yansın diye anlatmadım. Yazımla bir farklılık yaratmak için de söz etmedim bu gerçeklerden. Sorguladım sadece şu yaşanmışlıkları dünyamızda. Sorgulayıp düşünmeye sevk etmek istedim sadece hepimizi.

Yukarıda bir cümlemde “Kapitalizm” sözcüğü geçmişti; tekrar o sözcüğü ele alıp, kirli yüzüne tükürmek gerek belki de.

Sevgililer Günü, Babalar Günü, Anneler Günü… Hepsi de “Sevgi” ve “Yürek” kavramlarının kucakladığı günler.

Kim gerçekten sevdiği sevgilisini sevmez ve ona mutlaka hediye almaz? Kim yıldızlarla donanmış otellerde, belki de altı ayda kazandıklarını bir gecede harcamaz sevdiği uğruna?

Yumuşak karnı insanoğlunun…

Hangi evlat babasını, anasını yılda bir kez de olsa çiçeklerle, hediyelerle anmaz? Hangi evladın gözüne para görünür bu durumlarda?

İnsan yüreğinin en zayıf halkası…

Eh! Rantın, kapitalin, satışların, imrendirerek israfların en güçlü noktası…

Neden dedeler, nineler günü yok sahi? Neden torunlar günü yok? Kaynanalar, kayınbabalar günü yok hatta? Niçin kardeşler günü yok? Ya “Aç iken tok yatamadığımız” komşular günümüz hani?

Uzatabiliriz listeyi; ama gerek yok!

Çünkü bunlarda getiri yok! Kaç dede ve nine torunlarıyla uzun yıllar yaşayabilir? Kısacık bir sürede, azıcık hediye için gün mü tertip edilirmiş? Ölüp gidecek yaşlılar. Kapitalizmin şanına aykırı! “Dede – torun” ve “Nine – torun” birlikteliği uzun yıllara dayanmaz. Kazanç azdır. O halde ne işimiz var dedelerle, ninelerle?

Kaynanalar, kayınbabalarla da gelin ve damatlar pek geçinemezler; az para harcarlar. Getirisi yok gibi. Az getiri için gün mü olurmuş? Kapitalizmin vahşi yüzüne aykırı…

Kardeşler mi? Kardeşlerin işi gücü yok da birbirine hediye mi alacaklar? Cılkını çıkarmamak adına böyle bir günü bile akıllara getirmemek gerekir. Kapitalizmin pençesinin bir tırnağına bile yetmez.

Komşuluğu zaten yok ettik… “Komşu komşunun külüne muhtaç” sözünden selamlaşmamaya kadar geldik işte.

Biz vazgeçilemez sevgilere bakalım; değil mi ama?

Anne sevgisi, baba sevgisi, yar sevgisi… Hadi şimdiden başlayalım o halde gelecek yılın reklamlarına…

“Babanızın değerine uygun hediyeler mağazamızda. Falanca karta filanca bonus. Koşun!”

“Geceleri sizler için uykusuz kalan annenize en güzel hediyeler bizden.”

“Otelimize bir geceliğine birkaç yıldız daha kattık. Sevdiğinizi yıldızlar arasında ağırlayın”

“Vah!” derim, sömürülen duygu dolu, sevecen, güzel yüreklere…

“Yuh!” derim, insanların duygularını sömüren kapitalist zihniyete…

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bir babanın iç dökümü Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bir babanın iç dökümü yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir Babanın İç Dökümü yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
su_misali(Gülhun Ertilav)
su_misali(Gülhun Ertilav), @su-misali-gulhunertilav-
19.6.2017 22:43:05

Sanırım en kötüsü de "komşu komşunun külüne muhtaç" sözünü unutmaya başladık

Turgay hocam çok etkilendiğim bir yazı olmuş

Kutlarım etkin kaleminizi

Saygı ve hürmetlerimle

KeLeBeK EtKiSii
KeLeBeK EtKiSii, @kelebek-etkisii
18.6.2017 20:04:47
Sayfada gezinirken tesadufen denk geldigim gerceklerle bezenmis harika bir yazi idi yurekten kutluyorum

Aslinda sayin hocam ne babalari ne anneleri nede. sevgililileri dusunen yok millet kapitalizmin kuyrugunda rant derdinde ney daha fazla getirir derdine dusmus
Kalan saglar bizimdir hesabi

Kim verebilir gocuk altinda babasini kaybetmis bir cocugun gozlerindeki umudu

Onlarca sehit onlarca yetim hangi hediye hediye unutturabilir baba nin acisini

Somalide irakta vanda hakkaride sehit edilen onlarca babayi kim unutturabilir ates dustugu yeri yakar misali uyuyoruz biz

Uyandirmayin sakin yoksa elini opup babamizin babalar gunun kutlu olsun deyip sadece bir gun mutlu edip vicdanimizi yikiycaz
Babalar yada anneler bir gun degil hergun sevilmeli

Yuregine saglik hocam
Mevlüt GÖZDE
Mevlüt GÖZDE, @mevlutgozde
18.6.2017 19:45:51
Kutlarım sayın hocam, gerçeklerin dile geldiği, muazzam bir yazı olmuş.

Bence Bm hiç vakit geçirmeden, "Emperyalizme hizmet edenleri teşhir etme ve kınama günü" yanında, "Müslümanlara saldıran haçlı zihniyetlilerini, Amerika, Rusya, Çin ve Avrupa Birliği Ülkelerini Kınama Günleri" ni de gündemine alıp kabul etmeli. Çünkü tüm dünya hak, hukuk, adalet diyenler tarafından hızla bir dünya savaşının eşiğine gelmiş durumda.

Allah yar ve yardımcımız olsun...

Saygıyla...








© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL