1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
706
Okunma
1970 ‘lerin başıydı.
Giresun-Dereli ilçesinin bir dağ köyünde ilkokul öğretmeni idim.
Bahar gelmişti ama nasıl bir bahardı ki?
Hava martta gözünü kapadı,nisan da öyle,mayıs da…
Bırak güneşi,gökyüzünü görmeye hasret kalmıştık ya da bana öyle gelmişti.Bir yağmur,bir sis,yine yağmur,yine sis...
Yanımdaki öğretmen arkadaşa, “Bu nedir,burada hava hiç açmaz mı? “diye sormuştum.
Kendisi de Derelili olan arkadaşım çok zekice cevap vermişti.
-Burası böyledir kardeşim.Karadeniz insanı balık gibidir,suda yaşar !
Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen bu zekice niteleme hep aklımdadır,bazen sohbetlerimizde geçmişi yad etme anlamında kullanırım da.
Şimdi ise 20 yıldır Ege’de,İzmir’de yaşamaktayım.
Bir haftadır sallanıyoruz.
“Zelzele “ile iç içe geçtik sanki.
İlk önce 6.2 büyüklüğündeki “depremle” sarsıldık.
Sonra devamlı sallanır olduk.
Dün sabah 06.40 ‘ta 4.9 büyüklüğündeki depremle uyandık.Tabi ki uyku da tutmadı bir daha.Gün içinde sallan babam sallan.
Ama geceki 22.50 ‘deki “sarsıntı” baya ürküttü.Büyüklüğü 5.3 imiş.Bu arada depremin büyüklüğü ile şiddetinin aynı şey olmadığını da programlardan bir güzel öğrendik.
Bütün bunları yaşarken,aklıma Mustafa öğretmenin Karadeniz insanıyla ilgili nitelemesi geldi.
-Karadeniz insanı balık gibidir,suda yaşar!
Peki Ege’ye ya da İzmir ‘e hangi söz veya niteleme yakışır ki şimdi?
Döne döne kendimize mi geldik ya da sallana sallana bir haller mi olmakta bize?
Bu arada İzmir’in 1688,1739 ve 1778 yıllarında üç büyük deprem yaşadığını da belirtmek isterim.