10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1244
Okunma
Sevgili aşkım, bi tanem,
Hani yağmurlu bi öğleden sonrasıydı, sen önünden geçerken ben o kaavede okeye dördüncü arıyordum. Seni görünce arkadaşlara yalvarmayı bıraktım; sana odaklandım. Üstünde şemsiye dışında ne vardı hatırlamıyorum da altın mini miniydi hani. Kışın o soğuğunda bütün şehir seninle ısınıyordu sanki. Evlerin başlarından sapır sapır dökülüyordu terler, asfalt ateşinle eriyordu. Hemen kapı önüne koştum; ardından bir süre bakakaldım, ta ki sen köşeyi dönüp kaybolana kadar. Ardından gitmek istedim, gidemedim. Kaavenin de canı cehenneme dedim, doğru eve gittim. Ama biliyor musun, ben o gün hiç uyumadım.
Sonraki günler seni hep kaavenin önünde hep öğleden sonraları bekledim, belki geçersin diye. Çektim bi sandalye, yağmur demedim, üstüme su sıçrattı yoldan geçen arabalar; çamur demedim. Sen geçmedin. Yoldan geçmiyordun, fakat rüyalarımı hep delip geçiyordun. Bazen bir tavşan kostümü giydiriyordum sana, bazen prenses oluyordun, bazen sevimli bir ayıcık. Fakat sana ne zaman dokunsam birden kurt oluyordun, kaplan oluyordun. Sevgilim, ah biricik sevgilim, alacağın olsun.
Sonra, döndüğün o köşeden dönüyor, sokak sokak arıyordum seni. Sen yoktun. Vardın aslında. Bir su birikintisinde beliriveriyordun bazen, gülümsüyordun. Atılıyordum hemen, dudaklarından öpüyordum. Seni içiyordum. Kirli su tadıydın ağzımda. Tükürüyordum. Kir gidiyor sen kalıyordun. Tutuyordum elinden, yürüyorduk sokak sokak, park park… Her akşam eve beraber dönüyorduk. Sonra da oyunlar oynuyorduk senle. Okey oynuyorduk, bir ben oluyorduk üç sen. Biliyor musun, çok iyi oynuyordun, hep kazanıyordun. Pişti oynuyorduk soyunmasına, soyunan hep ben oluyordum. Buz gibi evimde kıçım donuyordu. Isınmak için yakalanbaç oynuyorduk, hep sen kaçıyordun… Sen, hep kaçıyordun.
Sevgili aşkım, bi tanem, kısacası seni seviyorum. Ve biliyorum ki, hatta bundan adım gibi eminim ki beni tanısan sen de çok severdin. İşte sana beni tanıma fırsatını veriyorum. Bu mektubumun onlarcasını yüzlerce evin giriş kapısına bıraktım. Hangisinde yaşıyorsan, nolur ortaya çık, tekrar görün bana. Hemen ertesi günün öğleden sonrası, bir sonraki de olur, ondan bi sonraki de, hatta bir hafta sonraki de olur. Sevgili aşkım, bi tanem, seni bir ay boyunca her öğleden sonrası bekleyeceğim. Aşkıma nolur kulak ver ve o mavi kapısı paslı kaavenin önünden geç. Ben hemen giriş kapısı yanında hurda bi sandalyede oturuyor olacağım.
Mektubuma son verirken, sana mutlu günler vaat ediyorum. Unutmadan söyleyeyim, param pulum yok ama, arada bir, yani her ayın ilk hafta sonu mesela, sana ekmek arası dürüm ısmarlarım. Ekmeği fırından alırız, dürümü kampanyalısından; yanında beleş kolası ayranı olanlardan. Sonra bütün parklar bizim sevgilim. Senede bir sinemaya da gideriz; biletler indirimdeyken. Güzel sözler de söylerim sana; aşkım derim mesela, şiyirler yazarım gözlerinin güzelliğine, koluna bacağına, o sevimli… Sonra, belki sen bana gelirsin, pencerelerimi kapatan gazetem olursun, susuz evimin suyu, elektrik direğim… Şişedeki şarabım olur, bana kafayı buldurursun. Yatağım olursun sevgilim, yastığım olursun; belki gecelerce… Sevgilim, ah sevgilim!