2
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1502
Okunma

Beş altı yaşlarında anneannem ve dedem ile İzmir’e gezmeye gittiğimizde,bir gün kemer altında çarşıyı gezerken,gök yüzüne baktığımda rengarenk şemsiyeler asılıydı.Yukarıya şemsiyelere bakmaktan,boynum ağrımıştı.Çok istememe rağmen bana kulak asıp bir şemsiye alan olmadı.Ya şemsiyelik yaşta değilim diye düşündüler yada çok pahalıydı,bilemedim.
Tekrar eve köyümüze döndüğümüzde,ertesi gün aklımda şemsiye vardı.Bizim manav kadir amcadan meyve kasalarını korusun diye kalın sarı hamur kağıtlarından istedim,kare kocaman birini kaptığım gibi eve gittim.Bir düzgün değnek bulup,kağıdın tam ortasından sıkı sıkı bağlayıp,köşesi olan kağıdın dört ucunu yuvarlatarak kestim.Tam bir şemsiye oldu.
Havalar o aralar kapalı,yağmurun yağmasını bekliyordum.Nihayet ertesi gün yağmaya başladı.Şemsiyemi(kağıttan yaptığım)kaptığın gibi sokağa çıktım.Bir uçtan bir uca arşınlıyordum,eve doğru geldiğimde annem..ıslanıp hasta olacaksın diye seslendiğinde,bir şey olmaz,şemsiyem var diye aldırmıyordum.Sağanak iyice bastırdığında ise şemsiyem yumuşadı ve olanca yağmur üzerimden geçti.
Hakikaten çok hastalandım.O gün bu gündür çok şemsiyem var.
Yağmurlara değil ama hüzünlerime ŞEMSİYE bulamadım
Saygılar.